Covid Sonrası Dönemde Fikri Mülkiyet Haklarından Feragat

02.03.2023

Pandeminin etkisinin azalmaya başladığı ve hayatın yavaş yavaş normal seyrine döndüğü bugünler, Covid-19 pandemisinden çıkarılabilecek derslere bakmak ve olası yeni bir pandemiye karşı gerekli hazırlıkları yapmak için iyi bir dönem. Zira pandemiler, en başından beri insanlık tarihinin ayrılmaz bir parçası olmuştur ve bu dönemlerde yaşanan problemlerin ve nedenlerinin özenle ele alınması son derece önemlidir. Ancak pandemide karşılaşılan sorunların çoğu ve en önemlisi, ilaca/aşıya erişim adaletsizliği sorunu bugün itibariyle hala çözülmüş değildir ve tartışmaların 2023 yılında da devam etmesi beklenmektedir.

Pandemi, hayatımıza girdiği ilk günden itibaren fikri mülkiyet haklarıyla ilgili tartışmaları da beraberinde getirdi. Özellikle patent hakları Covid-19 hastalığının tedavisine ulaşılmasının önündeki tek engel olarak algılandı ve zorunlu lisans uygulaması hükümetler tarafından başvurulan ilk çözüm mekanizması oldu. Bu nedenle pandeminin seyrini değiştirecek ilaç ve aşıların geliştirilmesi için zorlu bir sürece girilmesi gerekti ve mucitlerin ve araştırmacıların zorunlu lisans tehdidinin gölgesinde kısa sürede yenilikçi bir tedavi geliştirmesi beklendi. Bu süreçte çok sayıda buluşçu ilaç şirketi patentli teknolojilerini, fikri mülkiyet haklarını ve bilgi birikimlerini kamuya açtı ve insanlığın yararına olan her şeyi paylaştı.

Nihayetinde, BioNTech firması ilk Covid-19 aşısını buldu ancak bu, henüz çözülmemiş başka bir sorunu başlattı: aşı adaletsizliği. Aşı adaletsizliğinin nedenleri tartışılırken, gözler bir kez daha fikri mülkiyet haklarına döndü ve bu sefer fikri mülkiyet haklarından feragat bu sorunun çözümü olarak tartışılmaya başlandı.

Ancak zorunlu lisans nasıl ki Covid-19 için bir tedavinin geliştirilmesini sağlayacak çözüm değil ise fikrî mülkiyet haklarından feragat edilmesi de aşıya erişimi sağlamaya yönelik bir çözüm olmaktan oldukça uzaktır. Fikri mülkiyet haklarından feragat teklifi ilk olarak Ekim 2020’de koronavirüs aşıları üzerindeki fikrî mülkiyet korumasından geçici olarak feragat edilmesine yönelik bir teklif şeklinde Hindistan ve Güney Afrika tarafından Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) dikkatine sunulmuştu. Ancak söz konusu teklifte, Covid-19 tedavisini açıklayan buluşlar üzerindeki fikri mülkiyet haklarının ortadan kaldırılması halinde, üretim kapasitesi, teknik bilgiye sahip olunması, üretim alanının yeterli olması ve yeterli ham maddenin sağlanması ve özellikle de halkın aşılamayla ilgili olarak bilgilendirilmesi ve ikna edilmesi gibi esasa dair problemler karşısında devletlerin ne şekilde aşı üretebilecekleri ve halkı aşılayacağı açıklanmamıştı.

Bununla birlikte bu tartışmalar sürerken ihtiyacı olan ülkelerin neden iç hukuklarında var olan “zorunlu lisans verilmesine” ilişkin hükümleri yürürlüğe sokup güya bu sorunun nedeni olan fikrî mülkiyet haklarını askıya almadıkları sorgulanmadı. Oysa bilhassa fikri mülkiyet haklarından feragat edilmesine yönelik teklifi sunan ülkelerin başında gelen Hindistan’da Patent Kanunu’nun 66. Bölümünde Merkezî Hükümetin kamu yararı gerekçesiyle bir patenti iptal etmesine olanak tanıyan özel bir hüküm bulunmaktadır. Bu da ülkenin, hükümetin vereceği tek bir kararla sözde aşıya erişimini engelleyen tüm patentleri askıya almak için kullanabileceği dolaysız bir hukuki araca sahip olduğu anlamına gelmektedir.

Tartışmaların başlamasından 2 yıl sonra, 17 Haziran 2022 tarihinde, DTÖ 12. Bakanlar Konferansı’nda Covid-19 aşıları bakımından TRIPS ile getirilen esnekliklere dayanarak, gelişmekte olan ülke statüsündeki üyelerine Covid-19 aşısının üretimi ve tedariki için gerekli olan patentli buluşları, hak sahibinin rızası olmaksızın kullanma yetkisi veren bir idari karar almıştır. Ancak bu kararın çıkmasının üzerinden 7 ay geçmiş olmasına rağmen Şubat 2023 itibariyle aşıya erişim sorunu çözüme ulaşmamıştır. Nitekim, “Our World In Data”’ya göre, dünya nüfusunun %69,4’ü en az bir doz Covid-19 aşısı olmuştur. Bununla birlikte 26 Ocak 2023 itibariyle, düşük gelirli ülkelerde nüfusun yalnızca %26.4’ü en az bir doz aşı olmuştur.

Dikkat edilmelidir ki zorunlu lisans mekanizmalarının kullanılması veya fikri mülkiyet haklarından feragat edilmesinin aşı üretimine katkı sağlamamasının başlıca sebeplerinden biri patent dokümanlarında, bilhassa aşıyla ilgili buluşlar hakkında yer alan bilgilerin sınırlı olmasıdır. Örneğin patent dokümanında bir aşının ortaya çıkarılması için elzem olan ham maddelere nasıl erişileceğinin açıklanması zorunlu veya gerekli değildir. Unutulmamalıdır ki, zorunlu lisanslar veya fikri mülkiyet haklarından feragat, patent sahiplerinin ellerindeki teknik bilgileri veya ticarî sırları aktarmalarını zorunlu kılan hukukî mekanizmalar yaratamamaktadır. Bu durum ise gönüllülük esasına dayalı çözümler ile patent sahiplerinin gönüllü olarak iş birliği yapmalarını sağlayacak yollar bulunmasının önemini ortaya koymaktadır.

Ek olarak, zorunlu lisans veya fikri mülkiyet haklarından feragat uygulamaları; aşı üretiminde kullanılacak üretim tesisleri, ekipmanlar ve ham maddeleri temin etmeyecek veya bu sayılanları yoktan var etmeyecektir. Bunların yokluğunda patent sahibi bile umutsuz durumda olacaktır. Şunu aklımızdan çıkarmamalıyız: Tüm dünyayı kurtaran aşı, pandeminin başlamasından yıllar önce başlatılan ve kanseri tedavi etmek amacıyla yürütülen araştırma ve geliştirme faaliyetleri sayesinde bulunabilmiştir. Geçmişe dayanan araştırmalar, testler veya veriler olmasaydı bir yıl içerisinde bir aşının bulunması ve geliştirilmesi imkânsız olurdu.

Bu sebeple olası yeni bir pandemiye karşı hazırlıklı olmayı ve aşıya erişimi artırmayı gerçekten istiyorsak bugün araştırma, geliştirme ve buluş faaliyetlerini teşvik etmeliyiz. Bunu başarmak için elimizde bulunan en güçlü araç, fikrî mülkiyet haklarının yeterli ölçüde korunması ve bu korumanın olası her krizde anlamsızca tehdit edilmemesidir. Araştırma ve geliştirme faaliyetlerini yürekten desteklemenin yanı sıra, ihtiyaç duyulduğunda teknoloji ve teknik bilgi birikiminin aktarımını teşvik edecek yaratıcı ve etkin yollar bulunmalıdır. Gerçekten, amaç bir tedavi bulmak veya aşıya erişimi sağlamak veya bir pandemi ile mücadele etmek ise bakış açımızın değiştirilmesi gerektiği kanaatindeyiz.


Tagged with: Gün + PartnersZeynep Çağla ÜstünSelin Sinem Erciyas, Intellectual Property, IP

This website is available “as is. Turkish Law Blog is not responsible for any actions (or lack thereof) taken as a result of relying on or in any way using information contained in this website, and in no event shall they be liable for any loss or damages.

The content and materials published on this website are provided for informational purposes only and should not be used as a legal opinion in any way. This website and the information contained are not intended to establish an attorney-client relationship.
th
Ready to stay ahead of the curve?
Share your interest anonymously and let us guide you through the informative articles on the hottest legal topics.
|
Successful Your message has been sent