Haciz Müzekkeresi ile Haciz İhbarnamesi Arasındaki Hukuki ve Uygulamadaki Farklar
Bir icra takibi kesinleştiğinde, alacaklı için artık harekete geçme zamanı gelmiştir. Borçlunun malvarlığına birkaç tuşla, elektronik ortamda, banka hesaplarına erişilmesi ve alacağın banka hesaplarına konulan hacizlerle güvence altına alınması mümkündür. Ancak her banka haczi aynı etkiyi yaratmaz; uygulamada farklı haciz türleri, farklı sonuçlar doğurur.
Bu yazıda, icra takiplerinde alacaklılar tarafından bankalara gönderilen haciz türlerini, aralarındaki farkları, uygulamadaki yansımalarını ve bankanın sorumluluğunu yargı kararları ışığında tüm yönleriyle ele alan, avukatlarımızdan Seydican Yanarateş, Evrem Umut ve Stajyer Avukat Barbaros Yeşil tarafından hazırlanmış makaleye aşağıdan ulaşabilirsiniz:
GİRİŞ
Günümüzde icra takiplerinin en hızlı ve etkili sonuç alınabilen adımlarından biri, borçlunun banka hesaplarına uygulanan haciz işlemidir. Alacaklılar, birkaç tuşla borçlunun Türkiye genelindeki tüm bankalarda bulunan hesaplarına ulaşabiliyor; borçlunun parasal varlıkları, elektronik ortamda anında tespit edilip haczedilebiliyor.
Ancak banka haczi, teoride haciz müzekkeresi ve haciz ihbarnamesi şeklinde uygulanabilen bir haciz türü olduğu için hangi haciz talebinin gönderilmesi gerektiği ya da hangi aracın alacaklı tarafından daha avantajlı olduğu konusunda soru işaretleri doğabilmektedir. Uygulamada da birçok kişi tarafından farkı bilinmeyen bu durum kimi zaman alacaklının tahsil sürecini uzatmakta, kimi zaman ise dosyanın etkinliğini zayıflatmaktadır.
Anahtar Kelimeler: İcra ve İflas Hukuku, Haciz İhbarnamesi, Haciz Müzekkeresi, Üçüncü Kişi Olarak Bankanın Sorumluluğu
I. Haciz İhbarnamesi
Borçlunun üçüncü kişilerde bulunan -kıymetli evraka bağlanmamış- hak ve alacaklarının haczi konusu, haciz ihbarnamesinin hukuki dayanağı olan İİK. mad. 89’da ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir:
“Hamiline ait olmıyan veya cirosu kabil bir senetle müstenit bulunmıyan alacak veya sair bir talep hakkı veya borçlunun üçüncü şahıs elindeki taşınır bir malı haczedilirse icra memuru; borçlu olan hakiki veya hükmi şahsa bundan böyle borcunu ancak icra dairesine ödiyebileceğini ve takip borçlusuna yapılan ödemenin muteber olmadığını veya malı elinde bulunduran üçüncü şahsa bundan böyle taşınır malı ancak icra dairesine teslim edebileceğini, malı takip borçlusuna vermemesini, aksi takdirde malın bedelini icra dairesine ödemek zorunda kalacağını bildirir (Haciz ihbarnamesi).”
Borçlunun hesabının bulunduğu bankaya gönderilen haciz ihbarnamesi de bu kapsamdadır. Buna göre tarafına 89/1 haciz ihbarnamesi gönderilen bankanın, borçlunun bir alacağının mevcut olması halinde borçlunun kendisine değil icra dosyasına ödemesi gerekmektedir. İlgili banka haciz ihbarnamesine itiraz da edebilir, bu itiraz süresi tebliğden itibaren 7 gündür.
Bu düzenleme ile, üçüncü kişi hakkında İİK 89/1-2-3 aşamalarında ilerleyen bir sorumluluk mekanizması öngörülmüştür. İhbarnameye süresinde yanıt verilmez veya gerçeğe aykırı beyanda bulunulursa, üçüncü kişi ihbarnamede belirtilen tutar bakımından borçlu gibi sorumlu tutulabilir. Dolayısıyla İİK 89. madde, yalnızca borçlunun değil, onunla ekonomik ilişkide bulunan üçüncü kişilerin de icra takibi sürecine dâhil olabileceği bir mekanizma kurarak, alacağın tahsil kabiliyetini önemli ölçüde artırmaktadır.
II. Haciz Müzekkeresi
Haciz müzekkeresinin ya da uygulamadaki adıyla haciz yazısının kanuni dayanağı, İcra ve İflas Kanunu’nun 78. maddesidir. Bu madde uyarınca, icra takibinin kesinleşmesinden sonra alacaklı, borçlunun mal ve haklarının haczini talep edebilir. Borçlunun malvarlığı unsurlarının üçüncü kişi nezdinde bulunması hâlinde ise icra dairesi, ilgili üçüncü kişiye haciz müzekkeresi gönderir. Bu kapsamda müstakbel alacakların haczi için başvurulması gereken yol haciz müzekkeresi gönderilmesi talebidir.
İki kişi (inceleme konumuz bakımından “takip borçlusu” ile “banka”) arasında mevcut olan bir hukuki ilişkiye dayanan, henüz doğmamış olmakla beraber ileride doğması muhtemel bulunan alacaklara müstakbel alacaklar denilir[1]. Bu tür bir alacaktan bahsedebilmek için bir hukuki ilişkinin varlığı (borçlunun bankada hesabının bulunması) ve bu ilişkiden doğacak alacağın cinsinin (bankadaki hesap numarası, hesabın türü, alacağın döviz cinsi) ve borçlusunun (bankanın) belli olması yeterlidir. Bu kapsamda gönderilecek haciz müzekkeresi üçüncü kişi bakımından, borçlunun ilerde doğacağı alacakları için de sorumluluk yüklemektedir.
Yani haciz müzekkeresi üçüncü kişi bankaya, yalnızca müzekkerenin tebliğ anına kadar borçlunun ilgili banka nezdinde bulunan alacaklarını değil, borçlunun müzekkerenin tebliğ anından sonraki zaman bakımından bankada bulunacağı alacaklarının da alacaklıya bildirilmesi görevi yüklemektedir.
III. Müzekkere İle İhbarname Arasındaki Fark Ve Bankanın Sorumluluğu
Haciz müzekkeresi tebliğ edilen üçüncü kişinin -örneğin bir bankanın- sorumluluğu, sadece haciz talep edilen hesaba yönelik haczin uygulanmasıyla sınırlıdır. Yani banka, borçlunun hesabında mevcut bir bakiye varsa haczi derhâl uygular; eğer böyle bir hesap veya bakiye mevcut değilse, bunu icra dairesine bildirmekle yükümlüdür.
Buna karşılık, İİK m. 89 kapsamında gönderilen haciz ihbarnamesi, farklı bir hukuki sonuç doğurur. Haciz ihbarnamesinde, üçüncü kişi kendisine yöneltilen bildiriye süresi içinde cevap vermezse veya gerçeğe aykırı beyanda bulunursa, ihbarnamede belirtilen tutar bakımından borçlu gibi sorumlu tutulabilir. Yani ihbarnameye yanıt verilmemesi hâlinde, ilgili alacak üçüncü kişinin zimmetinde sayılır.
Bu farkı anlama açısından Yargıtay bir kararında[2]:
“Alacaklının; takibin kesinleşmesinden sonra borçlunun üçüncü kişi nezdindeki (doğmuş) alacakları için 3.kişiye İİK.’nin 78. ve müteakip maddeleri gereğince yazılacak bir haciz yazısı ile haciz konulmasını isteyebileceği gibi, İİK.’nin 89.maddesine göre haciz ihbarı gönderilmek suretiyle de haczini talep edebileceği, borçlunun, üçüncü kişi nezdinde ileride doğması muhtemel alacaklarının haczinin ise ancak İİK.’nin 78. maddesi kapsamında gönderilecek haciz yazısı ile mümkün olduğu” şeklinde içtihat edilmiştir.
İleride doğması muhtemel alacakların haczedilerek alacaklıya bildirilmesi ancak “Haciz Müzekkeresi” ile gerçekleşebilecektir[3].
Bu hususu da yine aynı hukuk dairesi tarafından açıklanmıştır[4]:
“Rutin ödemeler (kira alacakları vs.) dışında ileride doğacak, doğması muhtemel bir hakkın bu aşamada üçüncü şahıslarca net olarak bilinmesi mümkün olmadığından, haciz ihbarnamesinin muhtemel alacaklar açısından sonuç doğurmayacağı. Borçlunun, üçüncü kişi nezdinde ileride doğması muhtemel alacaklarının haczinin ise ancak İİK.’nin78. maddesi kapsamında gönderilecek haciz yazısı ile mümkün olduğu”
Dolayısıyla, İİK m. 89 kapsamında gönderilen haciz ihbarnamesi ile İİK m. 78 kapsamında gönderilen haciz müzekkeresi arasında hem hukuki nitelik hem de sonuç bakımından belirgin farklar bulunmaktadır.
Haciz ihbarnamesi, doğrudan üçüncü kişinin sorumluluğunu doğuran ve süresinde cevap verilmemesi hâlinde borçlunun borcu kadar üçüncü kişinin de şahsen sorumlu tutulmasına yol açabilen bir tebligattır. Bu yönüyle, üçüncü kişiye bir anlamda “borçluluk isnadı” doğurur. Ancak bu sonuç yalnızca mevcut ve muaccel bir alacak söz konusu olduğunda doğabilir.
Buna karşılık, haciz müzekkeresi üçüncü kişiyi borçlu hâline getirmez; yalnızca borçluya ait mevcut veya ileride doğabilecek bir hakkın, alacaklının talebiyle icra dairesince haciz altına alınmasını sağlar. Haciz müzekkeresi tebliğ edilen üçüncü kişi, yalnızca fiilen mevcut bir değer (örneğin hesap bakiyesi, tahakkuk etmiş alacak, teslim edilmemiş mal vs.) varsa bunu icra dairesine bildirip haciz işlemini uygular. Eğer böyle bir değer yoksa, bunu yazılı olarak beyan etmekle yükümlüdür.
Yargıtay kararlarında da açıkça vurgulandığı üzere, muhtemel veya gelecekte doğacak alacakların haczi yönünden haciz ihbarnamesi sonuç doğurmaz. Çünkü üçüncü kişinin henüz doğmamış bir borcu bilmesi ve buna cevap verebilmesi mümkün değildir. Bu durumda alacaklının başvurması gereken yol, İİK m. 78 kapsamında düzenlenen haciz müzekkeresidir.
IV. Cevapların Niteliği Ve Uygulamadaki Durum
Uygulamada haciz ihbarnamesi gönderilen bankaların verdiği cevapların ne anlam ifade ettiğini Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin bu konuda verdiği kararından[5] net bir şekilde anlamaktayız;
“İİK. 89 uyarınca gönderilen "haciz ihbarnamesine karşı", üçüncü kişi bankanın, borçluya ait hesap üzerinde rehin hakkının olduğunu ileri sürmesi, haciz ihbarnamesine itiraz niteliğinde olup, alacaklının, İİK. 89/4 uyarınca, üçüncü kişinin cevabının aksini icra mahkemesinde ispat ederek cezalandırılmasını ve ayrıca tazminata mahkum edilmesini isteyebileceği… Üçüncü kişinin, "haciz müzekkeresine karşı", borçluya ait hesap üzerinde rehin hakkı bulunduğunu ileri sürmesi ise, istihkak iddiası niteliğinde olup, icra müdürünün istihkak prosedürüne göre işlem yapması gerektiği” şeklinde içtihat etmiştir.
Haciz ihbarnamesine verilen cevap, yalnızca bir itiraz mahiyetindedir. Banka, örneğin “borçluya ait hesap üzerinde rehin hakkım vardır” şeklinde cevap verdiğinde, bu beyanla alacağın kendisine ait olduğu yönünde bir iddiada bulunmaz; yalnızca hacze konu alacak üzerinde kendi lehine bir sınırlı ayni hak (örneğin rehin hakkı) bulunduğunu belirtir. Bu durumda alacaklı, İİK m. 89/4 uyarınca, bankanın verdiği cevabın gerçeğe aykırı olduğunu düşünüyorsa, icra mahkemesine başvurarak üçüncü kişinin cezalandırılmasını ve tazminatla sorumlu tutulmasını talep edebilir.
Buna karşılık, haciz müzekkeresine verilen cevap farklı bir hukuki rejime tabidir. Haciz müzekkeresi icra müdürlüğü tarafından doğrudan gönderilen ve borçlunun üçüncü kişi nezdindeki mal, hak veya alacaklarını haciz altına alan bir işlemdir. Üçüncü kişi bu müzekkereye cevaben, örneğin “borçlunun hesabı üzerinde rehin hakkım vardır” derse, bu beyan itiraz değil, istihkak iddiası niteliği taşır. Zira haciz müzekkeresiyle birlikte alacak üzerinde artık fiilen haciz kurulmuştur; üçüncü kişi bu haczin kendisine ait bir hakka müdahale ettiğini iddia ettiğinde, İİK m. 96 ve devamı maddeleri kapsamında istihkak prosedürü işletilmesi gerekir.
Uygulamayı en fazla yoran konulardan olan üçüncü kişiye (bankalara) haciz ihbarnamesi (İİK. 89) ya da haciz yazısı (İİK. 78) gönderilmesi, zaman zaman Yargıtayın çeşitli Daireleri arasında görüş ayrılığına da neden olmuştur.
Bankaya ister ‘haciz ihbarnamesi’ ister ‘haciz yazısı’ gönderilmiş olsun, bankanın her iki durumda da yapması gereken şey; bildirilen borçlunun bankada hak ve alacağı varsa bunun üzerine haciz koymak, eğer borçlunun bankada herhangi bir hak ve alacağı yoksa, durumu icra dairesine bildirmekten ibarettir[6]. Bankaya ‘haciz yazısı’ gelmiş ve banka süresi (7 gün) içinde icra dairesine “bildirilen borçlunun bankada mevduatı bulunmadığını” bildirmezse, o para bankanın zimmetinde sayılmaz[7].
Fakat, bankaya ‘haciz ihbarnamesi’ gönderilmiş ve banka süresi (7 gün) içinde gönderilen ‘birinci’ ve ‘ikinci’ haciz ihbarnamelerine itiraz etmez, ‘üçüncü’ haciz ihbarnamesi üzerine de 15 gün içinde menfi tespit davası açmazsa, zimmetinde sayılan ‘ihbarnamede belirtilen borcu’ icra dairesine ödemeye mecbur kalır.
Banka gerek gönderilen haciz yazısı gerekse haciz ihbarnamesi üzerine, bildirilen borçlunun hesabının bulunması halinde, bu hesap üzerine haciz koyarken ayrıca “bu mevduat üzerinde rehin ve hapis hakkı bulunduğunu” da ileri sürebilir. Bankanın bu beyanı ‘mahcuz mala istihkak iddiası’ (İİK. mad. 99) niteliğini taşır.
SONUÇ
Haciz müzekkeresi ile haciz ihbarnamesi arasındaki en önemli fark, üçüncü kişinin sorumluluğundadır. Haciz müzekkeresi, üçüncü kişiye yalnızca bildirim ve fiilî işlem yükümlülüğü yüklerken; haciz ihbarnamesi, süresinde cevap verilmemesi veya gerçeğe aykırı beyanda bulunulması hâlinde üçüncü kişiyi bizzat borçlu konumuna getirebilir. Dolayısıyla, haciz ihbarnamesi hukuki açıdan çok daha ağır sonuçlar doğurur.
Bankalar bakımından uygulamada her iki tür haczin de muhatabı olunabilmektedir. Banka, kendisine gelen yazının niteliğini doğru değerlendirmeli; haciz müzekkeresi karşısında sadece mevcut veya ileride doğacak alacakları bildirmeli, haciz ihbarnamesi karşısında ise süresi içinde doğru ve eksiksiz yanıt vererek olası sorumluluktan kaçınmalıdır. Aksi hâlde banka, İİK m. 89/3 ve devamı uyarınca zimmetinde sayılan meblağlardan dolayı doğrudan sorumlu tutulabilir.
Sonuç olarak, haciz müzekkeresi ile haciz ihbarnamesi arasındaki hukuki ayrımın doğru anlaşılması, alacaklının tahsil kabiliyetini artırdığı gibi, üçüncü kişi bankaların da sorumluluk rejimini öngörülebilir hâle getirir. Yargıtay kararları ve uygulama, bu farkın yalnızca teorik değil, pratikte de ciddi sonuçlar doğurduğunu göstermektedir. Bu nedenle, icra daireleri, alacaklılar ve özellikle bankalar açısından her iki haciz türünün kapsamı ve etkisi konusunda dikkatli bir değerlendirme yapılması zorunludur.
KAYNAKÇA
BAKİ KURU/RAMAZAN ARSLAN/EJDER YILMAZ, İcra ve İflas Hukuku Ders Kitabı, 27.Baskı, Ankara 2013, s.254.
UYAR, T./UYAR, A./UYAR, C. İcra Hukukunda Haciz, 3. Baskı, 2016, sf. 205 vd.
KURU, B. Bankalardaki Mevduatın ve Diğer Alacakların Haczi, 1977
YAVAŞ, M. Borçlunun Üçüncü Şahıslardaki Mal, Hak ve Alacaklarının Haczi, 2005
UYAR, T. Borçlunun Üçüncü Kişilerdeki -Kıymetli Evraka Bağlanmamış- Mal, Hak ve Alacaklarının Haczi (9 Eylül Üniversitesi Hukuk Fak. Der. Sayı: 2, s: 205-227)
MUŞUL, T. Hacze İştirak, 2019, s:304
[1] Bknz: Yargıtay 23. HD. 28.05.2013 T. 2666/3573
[2] Yargıtay 12. HD. 19.01.2016 T. 32106/1358
[3] Bknz: Yargıtay 12. HD. 07.11.2013 T. 23684/35019
[4] Yargıtay 12. HD. 22.11.2012 T. 16682/34359
[5] Yargıtay 8. HD. 22.10.2020 T. 2922/6564
[6] Baki Kuru/Ramazan Arslan/Ejder Yılmaz, İcra ve İflas Hukuku Ders Kitabı, 27.Baskı, Ankara 2013, s.254.
[7] UYAR, T./UYAR, A./UYAR, C. İcra Hukukunda Haciz, 3. Baskı, 2016, sf. 205 vd
Successful