Sahte Ürünler Hakkında Arama El Koyma İşlemlerinde Güncel Gelişmeler
2023 yılında Avrupa Birliği Komisyonu’nun üyeliğe aday ülke pozisyonundaki Türkiye için hazırladığı raporda, hak sahiplerinin sundukları güçlü delillere rağmen arama el koyma taleplerinin reddedildiği, savcı ve hakimlerin makul olmayan ek deliller talep ettiği belirtilmiştir. Komisyon raporunda Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne en çok sahte/taklit ürün gönderimi yapan ikinci ülke olduğunun ve bu hususta iyileştirme yapması gerektiğinin altı çizilmiştir. 2022 yılındaki raporda da yer verildiği üzere, pandemi sürecinin üzerine görece daha ucuz olması nedeniyle taklit ürünlere talep her geçen yıl artmaktadır. Taklit ürünlere karşı en hızlı ve etkili çözüm olan arama el koyma işlemlerinde karşılaşılan sorunlar ise yeknesak olmayan uygulama ve “makul şüphe”yi aşan delillerin talep edilmesi nedeniyle devam etmektedir.
Türk ceza mevzuatı uyarınca arama ve el koyma kararı verme yetkisi sulh ceza hakimliklerine aittir. Taklitle mücadele eylemleri kapsamında marka hakkı ihlal edilen hak sahipleri tarafından Cumhuriyet Başsavcılıklarına yapılan şikayetler, savcılık tarafından incelenmesinin akabinde arama ve el koyma talebiyle sulh ceza hakimliklerine iletilmektedir. Ceza Muhakemesi Kanunu arama işleminin yapılabilmesi için makul şüphenin varlığını aramaktadır. Makul şüphe, adli ve önleme aramaları yönetmeliğinin 6. maddesi uyarınca; hayatın akışına göre somut olaylar karşısında genellikle duyulan şüphe olarak tanımlanmaktadır.
Arama ve el koyma taleplerinin değerlendirilmesi aşamasında makul şüphenin ispatında, aranan en önemli delil aleyhinde şikâyette bulunulandan fiş ya da fatura karşılığında satın alınmış olan taklit üründür. Ancak taklit ürün satışı yapan işletmeler bilinçli olarak fiş ya da fatura kesmekten imtina etmekte, fiş ya da fatura kesildiğinde ise ürünün markasına ilişkin bilgiye yer vermemektedir.
Aranan başkaca deliller kapsamında bilirkişi raporlarının olduğu da görülmektedir. Bu kapsamda bilirkişi tarafından orijinal ürün ile taklit olduğu iddia edilen ürün incelenerek bir rapor oluşturulmakta ve şikâyet dilekçesiyle birlikte bu rapora da yer verilmektedir. Yine bazı sulh ceza hakimlikleri, arama el koyma kararı verilmeden önce kolluk kuvvetlerinden taklit ürün satışı yapılan adresin tespitini talep etmekte, bu husus doğası gereği acil yapılması gereken arama el koyma işleminin daha da geciktirilmesine neden olmakla birlikte bir çözüm sunması bakımından olumlu görülmektedir. Ayrıca, savcılık ve hakimlerin gıda ya da kozmetik ürünler gibi halk sağlığı için tehdit oluşturan taklit ürünler bakımından, taleplere daha olumlu yaklaştığı kimi zaman kolluk birimlerinin kendi inisiyatifleriyle bu ürünlere karşı işlem yaptığı da gözlenmektedir.
Yargıtay 19. Ceza Dairesi'nin 2021 yılında verdiği kararda marka hakkı sahiplerinin taklit ürün satışı yapan bir işyeri hakkında şikayetçi olmasını hayatın olağan akışına uygun bir davranış olarak nitelendirmiştir. Bir başka deyişle, orijinal ürün satışı yapan bir işyeri hakkında şikayetçi olunması mantıklı görülmemiştir ki hak sahiplerinin de orijinal ürün satışı yapan herhangi bir işyerine yönelik bir aksiyon alma çabası bir bakıma, hak sahiplerinin kendi faaliyetlerini engellemesi anlamına gelmektedir. Marka sahipleri tarafından sıklıkla dayanılan bu karara rağmen, uygulamada hala makul şüpheyi aşan delillerin beklenmesi endişe vericidir.
Önemle belirtmek gerekir ki, tüm bu olumsuzluklara rağmen 2023 yılında pek çok şikâyet dosyasında arama işlemi gerçekleştirilerek binlerce ürüne el koyulmuştur. Yeknesak olmayan uygulamalar nedeniyle, tüm savcılık ve mahkemelerin aradıkları şartların ve kabul edilen delillerin güncel olarak takip edilmesi büyük önem arz etmektedir. Yine kaçakçılık kapsamında el koyulan ürünlerin pek çoğu taklit niteliği de taşıdığından kaçakçılık birimleri tarafından yapılan işlemlerin takip edilmesi, taklit ürünlerin üretim ve dağıtımlarına ilişkin genel pazar araştırmalarına ağırlık verilmesi olası hedeflerin belirlenmesi bakımından elzemdir.