Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndan Doğan Suçların Soruşturma Evresinde Kast Unsuru Değerlendirmesi Kapsamında Sözleşmesel Yükümlülüklerinin Etkisi

07.03.2024

Contents

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2023 yılında yürütülen bir soruşturma kapsamında, eser sahibi müştekiler eserlerinin icracı sanatçı tarafından seslendirildiği video klibin bir bölümünün başka bir şirketin Youtube kanalında paylaşılması üzerine şirket aleyhine 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nu (“FSEK”) kapsamında maddi ve manevi haklarının ihlaline dayalı şikâyette bulunmuştur. Savcılık tarafından verilen kararda, şirketin tanıtım projelerini yürüten medya şirketiyle yaptığı sözleşme içeriği ve taraflar arasında görülmekte olan hukuk davasında tanzim edilen bilirkişi raporunda şirketin kusurunun bulunmadığının tespit edilmesi nedeniyle kast unsurunun oluşmadığı belirtilmiş ve kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.

Söz konusu karar, tanıtım hizmetleri sözleşmelerinde yer alan sorumluluk maddelerinin FSEK kapsamında düzenlenen mali ve manevi haklara karşı tecavüz suçunun manevi unsuru olan kast kavramının değerlendirmesine etki etmesi nedeniyle önem taşımaktadır.

Karara Konu İhtilafa İlişkin Hukuki Süreç

Davaya konu uyuşmazlıkta, dünya çapında faaliyet gösteren bir şirket “anahtar teslim iş” anlayışıyla her türlü pazarlama, reklam ve tanıtım faaliyetlerine ilişkin konularda medya planlama şirketleri ile çalışmaktadır. Uyuşmazlık kapsamında medya planlama şirketi, tanıtımı yapılan şirket namına bir ses sanatçısı ile tanıtım hizmetleri sözleşmesi akdetmiştir.

Sözleşme kapsamında, sanatçının bir şarkısına ilişkin video klibinde şirkete ait ürünlerin kullanılması konusunda mutabık kalınmıştır. İcracı sanatçı tarafından, belirlenen ilişkiyi kurmak için müzik eseri üzerinde her türlü hak ve yetkiye sahip olunduğu, gerekli izinlerin alındığı, kullanıma açılan videoların üçüncü bir kişinin fikri haklarını ihlal etmediği taahhüt edilmiştir.

İcracı sanatçı, şirketin halihazırda mevcut takipçi kitlesinin ilgisini kendi klibine çekmek amacıyla, klipten görüntüler içeren bir videonun hazırlanarak şirketin Youtube hesabında paylaşılmasını talep etmiştir.

Paylaşımın gerçekleştirilmesinin ardından, söz konusu müzik eserinin bestecisi ve söz yazarı şirkete karşı hem FSEK kapsamında şikayetçi olunmuş hem de fikri haklara karşı tecavüz gerekçesiyle tazminat davası açmıştır.

Tazminat davasında yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda, icracı sanatçı tarafından fikri hakları elinde bulundurduğuna yönelik sözleşme hükmünün yer aldığı ve uygulama kapsamında telif haklarının devrinin takibinin herhangi bir sicile kayıt zorunluluğu bulunmadığı ele alınarak şirketin mali ve manevi hakların ihlalinde kusuru bulunmadığı tespit edilmiştir.

Bu bilirkişi raporunun ve şirketle medya planlama şirketi arasında yapılan sözleşmenin soruşturma dosyasına sunulması üzerine, bilirkişi raporu ve sözleşme içeriği kapsamında yapılan incelemede aleyhine şikâyet yapılan şirketin kastının bulunmadığı belirlenerek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.

Değerlendirmeler

Manevi, mali ve bağlantılı haklara tecavüz suçlarında, fikir ve sanat eserleriyle ilgili manevi, mali ve bağlantılı hakları ihlal eden failin cezalandırılabilmesi için atılı eylemi kasten işlemesi gerekmekte olup FSEK m. 71’de düzenleme bulan suçlar kapsamında, kast dışında bir manevi unsura yer verilmediği görülmektedir. Kastın oluşabilmesi için kişi, gerçekleştireceği eylemin bütün bileşenlerini bilmeli ve sonucunu istemelidir. Bu unsurun olmaması ceza hukuku açısından kasıtlı suçlar yönünden cezalandıramama sonucunu doğurmaktadır.

Bilindiği üzere, özellikle müzik eserleri söz konusu olduğunda, bağlantılı hak sahipleri dahil, pek çok kişi müzik eserine ilişkin hak sahibi olabilmektedir. Özellikle, icracı sanatçı eser sahibinin ayrıca iznini almaksızın icranın çoğaltılması, yayılması, umuma iletimi gibi hakları kullanamayabilecektir.

Uygulamada hak devir ve lisans silsilelerinin takibi ve teyidi hem uzun zaman aldığı hem de çoğu zaman ilgili sektörden uzak olan global şirketlerin bu teyidi sağlamak için gerekli ağa sahip olmadığı görülmektedir. Bu kapsamda hem tanıtım hizmeti alacak şirketlerin medya şirketleriyle yaptıkları sözleşmelerde hem de medya şirketlerinin direkt sanatçılarla yaptıkları sözleşmelerde kullanılan esere ilişkin doğacak hak ihlallerinden sorumluluğa ilişkin ayrıntılı düzenlemeler yapılması bu bakımdan önem taşımaktadır. Çoğu zaman bu sözleşmeler dahi global şirketlerin suç iddialarının kendilerine yöneltilmesine engel olmasa da, somut uyuşmazlıkta olduğu gibi sorumluluktan kurtulmayı da sağlayabilecektir.

This website is available “as is.” Turkish Law Blog is not responsible for any actions (or lack thereof) taken as a result of relying on or in any way using information contained in this website, and in no event shall they be liable for any loss or damages.
Ready to stay ahead of the curve?
Share your interest anonymously and let us guide you through the informative articles on the hottest legal topics.
|
Successful Your message has been sent