İş Kazalarında Alt ve Üst İşverenin Sorumlulukları
Contents
- I. Giriş
- II. İş Kazası ve Unsurları
- III. Asıl ve Alt İşverenin Sorumlulukları
- IV. Eser Sözleşmelerindeki Ayrışmalar
- V. Sonuç
I. Giriş
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 417. maddesi uyarınca işveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak, saygı göstermek ve iş yerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla yükümlüdür. İş yerinde gerekli iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmaması neticesinde bir iş kazasının meydana gelmesi halinde, işverenin söz konusu iş kazasından sorumluluğu gündeme gelebilecektir. İş kazasına maruz kalan kişinin alt işverenin işçisi olması halinde ise asıl işveren – alt işveren ilişkisi gündeme gelecektir ve kaza nedeniyle zarara uğrayan işçi hem asıl işverene hem de alt işverene başvurabilecektir.
II. İş Kazası ve Unsurları
6311 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda (“İSGK”) iş kazası; “İş yerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hale getiren olay” olarak tanımlanmıştır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda (“SSGSSK”) ise iş kazası, sigortalının iş yerinde bulunduğu sırada ve/veya işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalının kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle ve/veya bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olduğu iş yeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda ve/veya emziren kadın sigortalının iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda ve/veya sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hale getiren olaylar olarak tanımlanmıştır.
Özetle; bir olayın iş kazası olarak nitelendirilebilmesi için (i) kazaya uğrayanın sigortalı olması, (ii) kazalının hemen veya sonradan bedenen veya ruhen zarara uğramış olması, (iii) sigortalının yer ve zaman itibariyle SSGSSK kapsamında sayılan hususlardan birine göre kazaya uğraması ve (iv) meydana gelen kaza ile yapılan iş arasında uygun illiyet (nedensellik) bağının bulunması gerekir. Ancak bir olayın iş kazası olarak tanımlanması tek başına işveren sorumluluğu açısından yeterli değildir. Farklı bir deyişle, bir iş kazasında işverenin hukuki sorumluluğundan söz edebilmek için meydana gelen kaza ile bunun neticesinde ortaya çıkan zarar arasında uygun illiyet (nedensellik) bağının bulunması gerekir. Aksi takdirde kaza nedeniyle işverenin sorumluluğundan bahsedilemez. Bu nedenle her bir somut olay özelinde uygun illiyet bağının bulunup bulunmadığının detaylı bir şekilde araştırılması önemlidir.
III. Asıl ve Alt İşverenin Sorumlulukları
İlliyet bağının asıl ve alt işverenin sorumluluğunun tespiti açısından ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir. Şöyle ki, 4857 sayılı İş Kanunu uyarınca bir işverenden, iş yerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu iş yerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren – alt işveren ilişkisi denir. SSGSSK kapsamında alt işveren ilişkisinden bahsedebilmek için (i) asıl işverenin varlığı, (ii) alt işverenin asıl işverene ait işte veya işin bir bölüm veya eklentilerinde iş yapmayı üstlenmesi ve (iii) bu iş için görevlendirdiği sigortalıları asıl işverene ait iş yerinde çalıştırması gerekmektedir.
Bir iş ilişkisinin alt işverenlik kapsamında değerlendirilmesi halinde asıl işveren, doğrudan bir hizmet ilişkisi bulunmasa dahi, İş Kanunu’nun ilgili maddeleri uyarınca alt işverenin işçilerinin iş kazası sebebiyle uğrayacakları maddi ve manevi zarardan alt işveren ile birlikte (müteselsilen) sorumludur. Farklı bir şekilde ifade etmek gerekirse, alt işverenin işçileri hem asıl işverene hem de alt işverene başvurabilme hakkına sahiptir.
Diğer yandan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 20. maddesi uyarınca ceza sorumluluğu şahsi olduğundan, bir iş kazası nedeniyle hangi işveren sorumlu ise kural olarak ceza sorumluluğunun, söz konusu işverene yönlendirilmesi gerekmektedir. Örneğin, ölümlü bir iş kazasının yaşanması halinde alt işverenin sorumluluğunda olan işçinin cezai sorumluluğu asıl işverene yönlendirilemeyecektir.
IV. Eser Sözleşmelerindeki Ayrışmalar
Eser sözleşmesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 470. maddesinde, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır. Eser sözleşmesinde yüklenici, hizmet sözleşmesinden farklı olarak iş sahibinin gözetimi ve denetimi söz konusu olmaksızın, bağımsız olarak bir eser meydana getirmeyi taahhüt ettiğinden, işin görüldüğü sırada üçüncü kişilere verilen zararlarda iş sahibinin sorumluluğundan bahsedilmeyecektir. Zira, eser sözleşmelerinde kural olarak, iş sahibi ile yüklenici arasında bağımlılık ilişkisi bulunmamaktadır. Nitekim Yargıtay kararları incelendiğinde de hizmet alım sözleşmesi ile işçi çalıştırılması halinin taraflar arasında “asıl işveren – alt işveren” ilişkisi olarak değerlendirilmediği görülmektedir.
V. Sonuç
Bir olayın SSGSSK kapsamında iş kazası olarak nitelendirilmesi her zaman işverenin hukuki sorumluluğunu doğurmamaktadır. Bunun için meydana gelen kaza ile ortaya çıkan zarar arasında uygun bir illiyet bağı olmalıdır. Asıl işveren – alt işveren iş ilişkisinin mevcut olduğu bir olayda kazaya maruz kalan kişinin alt işverenin işçisi olması halinde asıl işveren, alt işveren ile birlikte sorumludur. Eser sözleşmesi kapsamında yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi üstlendiği bir olayda ise bağımlılık ilişkisi bulunmadığından işin görüldüğü sırada üçüncü kişilere verilen zararlardan dolayı iş sahibinin sorumluluğuna gidilemeyecektir.
Bu makalenin orijinal haline bu bağlantı üzerinden erişebilirsiniz.