Şirket Yöneticilerinin Ceza Hukuku Açısından Sorumlulukları

13.06.2023

Contents

İş dünyasında şirket yöneticilerinin önemi tartışılmaz. Ancak, bu büyük sorumluluk, hukuki yükümlülükleri ve ceza hukuku çerçevesinde çeşitli sorumlulukları da beraberinde getirir. “Şirket Yöneticilerinin Ceza Hukuku Açısından Sorumlulukları” konusu, yöneticilik görevini üstlenen herkesin dikkatle incelemesi gereken hayati bir öneme sahiptir.

Bu detaylı makalemizde, şirket yöneticilerinin ceza hukuku kapsamındaki sorumluluklarını, potansiyel yasal sonuçları ve yöneticilerin bu tür sorunları nasıl önleyebilecekleri konusundaki bilgilere yer veriyoruz. Hukuk dünyası sürekli değişirken, güncel ve doğru bilgiye sahip olmak, yöneticilerin sadece kendilerini değil, aynı zamanda şirketlerini de korumalarını sağlar.

Ceza Hukuku Perspektifinden Şirket Yöneticilerinin Sorumlulukları

Gerçek ve tüzel kişiler, 4721 Sayılı Medeni Kanun uyarınca ayrılmıştır. Buna göre; bireyler gerçek kişi iken, tüzel kişiler başlı başına bir varlığı olmak üzere örgütlenmiş kişi toplulukları ve belli bir amaca özgülenmiş olan bağımsız topluluklardır.

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Ceza Sorumluluğunun Şahsiliği başlıklı 20. maddesine göre ise, ceza sorumluluğu şahsidir ve kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz. Ayrıca, tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı uygulanamaz. Yalnızca kanunda öngörülen güvenlik tedbirlerinin uygulanması mümkündür.

Tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirlerine ilişkin genel hüküm ise kanunun 60. maddesinde düzenlenmekle birlikte, söz konusu madde hükümlerinin yalnızca kanunun ayrıca belirttiği hallerde uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Yani, bir tüzel kişi hakkında güvenlik tedbiri uygulanabilmesi için, suçun düzenlendiği kanun metninde bu suçun işlenmesi halinde sorumlu olan tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanacağının açıkça düzenlenmesi gerekmektedir.

Söz konusu hükümlerde ifade edildiği üzere tekrarla, tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı uygulanamaz ve ceza sorumluluğu şahsidir. Yani, bir tüzel kişi aracılığıyla suç işlenmesi halinde, bu suçun işlenmesi yönünden tüzel kişilik içerisindeki gerçek kişilerin, faillikleri üzerinden sorumlu tutulmaları söz konusu olabilecektir. Şirket yöneticisinin yönetim faaliyetlerinden kaynaklı muhatap olabileceği her türlü ceza hukukundan doğan sorumluluk hali, şirket yöneticisinin cezai sorumluluğu altında incelenebilecektir.

Şirket yöneticisinin sorumluluğuna bakarken esas almamız gereken ceza hukuku ilkeleri öncelikle yukarıda da bahsedilen ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesi ile kusur ilkeleridir. Nitekim, modern ceza hukukunda, bir kişinin ceza yaptırımı ile karşılaşması için gerçekleşen eylemde bir kusuru bulunmalıdır.

Ceza sorumluluğunda esas kusur, kasttır. Türk Ceza Kanunu (TCK) madde 21 hükmüne göre; suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir. Bu hükme istisnai olarak ise 22. maddede taksir hükmü düzenlenmektedir.

Söz konusu maddenin ikinci fıkrası uyarınca taksir; dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir. Ancak, ifade ettiğimiz üzere taksir, istisnai bir durumdur. Bu da 22. maddenin birinci fıkrasında “Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır.” şeklinde ifade edilmiştir.

Yani, bir suçun taksirli halinin cezalandırılabilmesi için o suç hükmünde taksirli sorumluluğun açıkça düzenlenmesi gerekmektedir. Yani kısaca, ceza hukukunda kast esastır. Bir suçun taksirli hali düzenlenmemiş ve failin kastı da yok ise cezalandırılması mümkün olmayacaktır.

Yukarıda ifade edildiği üzere, ceza sorumluluğu şahsidir. Yani, işlenen bir suçtan yalnızca o suçu gerçekleştiren kişiler sorumlu tutulacaktır. Ancak Yargıtay, şirket çalışanlarının emir verenlerinin emir ve yasaklarını deldiği ispatlanmadığı halde şirketin temsil ve yönetim organlarının sorumlu tutulması gerektiği şeklinde bir içtihat geliştirmiştir.[1]

Ancak bu düşünce, adeta şirket temsil ve yönetim organlarına karşı bir sorumluluk karinesi getirmekte, iddia makamının bu kişilerin suçluluğunu ispat etmesi değil de suçsuzluklarını ispat etmesi gerektiği yönünde sorumluluk ilkesini terse çevirmektedir.[2]

Nitekim modern ceza hukukunda, kimse suçluluğu ispatlanamadığı takdirde suçlu kabul edilemeyecektir. Buna masumiyet karinesi de denilmektedir. Bu ilke, Anayasamızın 38. maddesinde “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.” şeklinde de ifade edilmiştir.

Yargıtay’ın bu görüşünün aksine kararları da söz konusu olmakla birlikte güncel kararlar yine sorumluluk karinesine işaret etmektedir.[3][4]

  • Anonim Şirketlerde kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları ile diğer şirket personelinin,
  • Kollektif şirketlerde yönetici ortak ve/veya temsilci ortak veya şirket müdürünün,
  • Adi komandit şirketlerde komandite ortak ve komanditer ortak bulunduğundan ve bunlardan yalnızca komandite ortağın şirketi yönetim ile temsil yetkisine sahip olması nedeniyle komandite ortağın,
  • Limited şirketlerde müdürlerin,
  • Derneklerde yönetim kurulu üyelerin,
  • Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve bunlara ait müesseselerde ise kurumun yöneticisi veya ilgili personelin,

Şirketin yönetimi anlamında sorumlu olmaları gündeme gelebilecektir. Bu kişiler, sahip oldukları yönetim yetkileriyle şirket adına işlenen suçların faili olacaklardır. Bu kişilerin fail olabilmesi için somut olayda suç oluşturan fiillere bizzat dahil olmaları, iştirak etmeleri gerekmektedir.

Yönetim yetkisine sahip bu kişiler suçu bizzat işleyebilmekle birlikte; karar almak, talimat vermek veya yükümlülüklerini kasten terk ederek de suçu işleyebilirler. Kurul halinde karar alındığı durumlarda ise konusu suç teşkil eden kararı kabul eden kurul üyeleri sorumlu olacakken oylamaya katılmayan veya iradesini aleyhe kullanan üyelerin sorumluluğu söz konusu olmayacaktır.

Yine, yönetim yetkisine sahip olmasa da temsil yetkisine sahip olan kişilerin şirket adına hareket ettiği veya hareket etmesi gerekirken etmediği durumlarda cezai olarak sorumlu tutulması mümkündür. Ancak bu halde, suçun işlendiği tarihte temsil yetkisini hukuka uygun olarak devreden kişinin cezalandırılması mümkün olmayacaktır.[5]

Kişinin yetki sahibi olduğu ancak suçu oluşturur fiil kapsamında bu yetkinin kullanılmadığı durumda ceza sorumluluğu oluşmayacak, yetkinin esasen kim tarafından kullanıldığının ve kimin asıl fail olduğunun tespiti gerekecektir.[6]

İhmali suçlara ilişkin ise şirket yöneticilerinin suçu önleme yükümlülükleri söz konusudur. Bu yükümlülüklerini yerine getiremedikleri halde ise ihmali davranışla işlenen suçlardan sorumlu olabileceklerdir. Bu durumda yöneticilerin sorumlulukları, esasen Türk Ticaret Kanunu (TTK) madde 369 hükmünde “Yönetim kurulu üyeleri ve yönetimle görevli üçüncü kişiler, görevlerini tedbirli bir yöneticinin özeniyle yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kurallarına uyarak gözetmek yükümlülüğü altındadırlar.” şeklinde düzenlenmiştir.

Şirket yöneticilerinin cezai sorumluluğunu doğurabilecek suçlar genellikle Türk Ceza Kanunu, Vergi Usul Kanunu, İcra İflas Kanunu, Türk Ticaret Kanunu, Bankacılık Kanunu, Sermaye Piyasaları Kanunu hükümlerince düzenlenmektedir. Özellikle Türk Ceza Kanunu’nda hayata karşı suçlar da dahil olmak üzere çok sayıda suçta şirket yöneticilerinin şahsi sorumluluğu gündeme gelebilecek olmakla beraber, işbu çalışma kapsamında daha çok ekonomik özellik taşıyan suçlar bakımından değerlendirme yapılacaktır.

Türk Ceza Kanunu’nda özellikle ikinci kitabın dokuzuncu bölümünden sonra bu sorumluluk ilişkisinin en çok gündeme geleceği suçlar ile karşılaşmaktayız. Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar’dan özellikle kişisel verilere ilişkin suçlarda; kişisel verileri hukuka aykırı olarak kaydeden, ifşa eden, ele geçiren ve silmekle yükümlü olduğu verileri zamanında silmeyen veri sorumlusu tüzel kişilerin yöneticilerinin sorumluluğu gündeme gelebilecektir. Bu tüzel kişilerin veri sorumlusu olmalarına yönelik 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu hükümlerinin de dikkate alınması gerekecektir. Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen Malvarlığına Karşı Suçlar’dan özellikle güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık, hileli ve taksirli iflas, şirket veya kooperatifler hakkında yanlış bilgi suçları; bir kısmı günümüzde beyaz yaka suçları olarak da isimlendirilen, şirket yöneticilerinin zenginleşme amacıyla işledikleri görülen suçlardan bazılarıdır. İlginizi çekebilir: Ceza Hukukunda Ekonomik Suçlar.

Özellikle, şirket yöneticilerinin ticaret veya hizmet ilişkisinden kendilerine duyulan güveni istismar ederek şirket malvarlıklarını kendi uhdelerine geçirmesi şeklinde vuku bulabilen güveni kötüye kullanma suçu, şirket içi yolsuzluk suçu olarak da adlandırılabilmektedir.

Ekonomi, Sanayi ve Ticarete İlişkin Suçlardan ise ihaleye fesat karıştırma ve edimin ifasına fesat karıştırma suçları da ihale sürecine fesat karıştıran şirket yöneticilerinin sorumluluğunu gündeme getirebilecektir. Yine bu bölümdeki suçlardan ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması suçu da yukarıda bahsettiğimiz kişisel verilerin ifşası suçu gibi gizli tutulması gereken bilgilerin ifşası nedeniyle şirket yöneticisinin sorumluluğunu gündeme getirebilecektir.

Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar’dan rüşvet ve nüfuz ticareti de kamu görevlisi ile birlikte bu suçu gerçekleştiren şirket yöneticisinin sorumluluğunun oluşacağı suçlardandır.

Türk Ticaret Kanunu’nda şirket yöneticilerinin sorumluluğunu gündeme getirebilecek suçlar ise ticaret ünvanı eklerini kanuna aykırı olarak yapmak veya kanuna aykırı olarak ticaret ünvanını devretmek, 55. maddedeki haksız rekabet fiillerini işlemek, 62. maddedeki haksız rekabetle ilgili diğer fiilleri işlemek, şirketin kuruluşu, sermayesinin artırılması ve azaltılması ile birleşme, bölünme, tür değiştirme ve menkul kıymet çıkarma gibi işlemlerle ilgili belgeleri sahte olarak düzenlemek veya gerçeğe aykırı olarak kaydetmek, şirket sermayesi hakkında yanlış beyanda bulunulması veya ödeme yetersizliğine rağmen borç alınması, şirket değerinin biçilmesinde yolsuzluk yapmak, SPK hükümlerine aykırı olarak para toplamak ve son olarak internet sitesi oluşturmamak şeklindedir.

İcra ve İflas Kanun’da düzenlenen ticareti izinsiz terk, yanlış mal beyanında bulunma, iflas istememe, taahütün ihlali ile mevcudu eksiltme suçlarında da şirket yöneticisinin sorumluluğu oluşabilecektir.

Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesinde kaçakçılık suçları düzenlenmiş ve kanunda sayılı seçimlik hareketlerin gerçekleşmesi ile vergi kaçakçılığı suçunun oluşabileceği hükmolunmuştur. Sayılı seçimlik hareketlerin gerçekleştirilmesi nedeniyle şirket yöneticisi sorumlu tutulabilecektir.

Bankacılık Kanunu 160. maddesinde bankacılık zimmeti suçu düzenlenmiştir. TCK madde 155 hükmündeki güveni kötüye kullanma suçunun bankacılık sektörüne yansıması niteliğindeki bu suç uyarınca koruma ve gözetiminde olan bankacılık sistemindeki müşterilerinin malvarlıklarını kendi uhdelerine geçiren banka yöneticileri, bu suçtan sorumlu olacaklardır.

Son olarak, Sermaye Piyasası Kanununda düzenlenen piyasa dolandırıcılığı ve bilgi suistimali gibi suçların da özellikle halka arz edilmiş olarak işlem gören şirket yöneticileri tarafından gerçekleştirildiği ve bu kişilerin sorumlu tutuldukları görülebilmektedir.

Şirket yöneticilerinin cezai sorumlulukları karşısında şirket içi temsil ve ilzam yetkilerinin de mevcut yönetimce doğru ve detaylı bir şekilde belirlenmiş olması suça konu eylemden hangi yöneticinin sorumlu tutulabileceğinin tespiti yönünden de oldukça gerekli ve doğru bir eylem olacak ve uygulamada şirket içi birçok sıkıntının önüne geçebilecektir.


Kaynakça

  • Şirket Yöneticilerinin Ceza Sorumluluğu Şirket Suçlarında Faillik, Ramazan Arıtürk, Seçkin Yayınevi, 2022, Ekim.
  • Şirket Yöneticilerinin Suç Genel Teorisi Çerçevesinde Ceza Sorumlulukları Kurul Hâlinde Alınan Kararlarda Nedensellik Bağı ve Faillik, Reşit Karaaslan, Seçkin Yayınevi, 2022, Şubat.

Referanslar

[1] 11 CD. 2001/5007 E. 2001/8710 K.

[2] ARITÜRK, R., Şirket Yöneticilerinin Ceza Sorumluluğu, s. 181.

[3] YCGK 1990/9-312 E. 1990/340 K., 9 CD 1994/12371 E. 1995/3194 K.

[4] 19 CD. 2015/3105 K. 2015/4098 K.

[5] 11 CD. 2004/9451 E. 2005/1030 K. 10.3.2005 T., 11 CD, 2007/2736 E. 2008/11899 K. 17.11.2008 T.

[6] ARITÜRK, s. 284.


Tagged withMGC Legal, Özlem Hayalioğlu, Engin Berkay UzunWhite-Collar Crimes & InvestigationsTurkish Criminal Law

This website is available “as is.” Turkish Law Blog is not responsible for any actions (or lack thereof) taken as a result of relying on or in any way using information contained in this website, and in no event shall they be liable for any loss or damages.
Ready to stay ahead of the curve?
Share your interest anonymously and let us guide you through the informative articles on the hottest legal topics.
|
Successful Your message has been sent