Ses Kayıtları Beyaz Yaka Suçlarında Delil Olabilir mi?

29.08.2023

Contents

Ekonomik suçlarda ya da beyaz yaka suçlarında mağdur ya da müştekinin gerek telefonla yapılan konuşmaları gerekse yüz yüze yapılan konuşmaları kaydettiği ve bu dinleme kayıtlarını adli makamlara teslim ettiği görülmektedir. Çalışmamızda bu konuda ortaya çıkan farklı fikirlere temas edilecek ve söz konusu kayıtların hukuka aykırı olup olmadığı hususu değerlendirilmeye çalışılacaktır.

1. Müştekinin Yaptığı Kaydın Hukuka Uygun Olduğunu Belirten Görüşler

Yargıtayımız, telefonla işlenen tehdit ve hakaret gibi suçların içeriğinin tespitinin, konuşmakla tükenmiş olması sebebiyle imkânsız olduğunu, müştekinin beyanına dayalı olarak mahkûmiyet verilemeyeceğini belirtmektedir. Bu sebeple hakaret ve tehdit gibi suçlar yönünden elde soyut müşteki beyanı dışında bir delil olmaması durumunda soruşturmalar, Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı ile sonuçlanmaktadır.

Tehdit, hakaret, cinsel taciz, kişilerin huzur ve sükûnunu bozma gibi suçlar genellikle telefonla işlenmekte, bu tür suçların CMK’nın 135/8. maddesinde yazılı katalog suçlardan olmaması sebebiyle dinleme, kayda alma, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi yoluyla delil elde edilememektedir.

Ancak TCK’nın 105. maddesindeki cinsel taciz suçunda iddianın doğru olma ihtimali üzerinde durulmakta, müştekinin iftira atması ya da yalan söylemesi için bir sebep bulunmadığı durumlarda kimi zaman beraat kararı verilirken, kimi zaman da mahkûmiyet kararları verilebilmektedir.

Bu tür durumlarda, mağdura karşı bir suç işlenirken, mağdurun bunun tek delilini elde etmek amacıyla konuşmaları kayda alması halinde bu kaydın TCK’nın 133. maddesince suç teşkil etme ihtimali de bulunmaktadır.

TCK’nın 133. maddesinin gerekçesinde, “…. Bu bakımdan örneğin kişiler arasındaki telefon konuşmalarına ilişkin kayıtların, savcılık veya mahkemeye verilmesi, duruşmada açık bir şekilde dinlenmesi veya okunması hâlinde suç oluşmaz. Buna karşılık, henüz soruşturma aşamasında iken, kişiler arasındaki konuşma içeriklerinin, hukuka uygun bir şekilde kayda alınmış olsalar bile, örneğin televizyonlarda veya gazetelerde yayınlanması hâlinde, bu suç oluşacaktır” şeklinde bir husus yer almaktadır[1].

Meşru müdafaa ile ilgili Dönmezer – Erman, saldırıya uğrayan bir kimsenin başka türlü hareket imkânsızlığı içinde bulunması gerektiğini ve savunmanın zorunluluk olması gerektiğini ifade etmiştir[2]. Burada bir zorunluluktan bahsetmek mümkün olmadığı için konuyu meşru müdafaa kapsamında değerlendirmek mümkün görünmemektedir.

Zafer, kişinin zorda kalma durumunun söz konusu olması sebebiyle, tehdide konu hakkını korumak ve failin yakalanmasını sağlamak amacıyla, arayan kişinin sesini kaydedebileceğini belirtmektedir[3].

Aynı görüşte olan Şen, hakaret, tehdit, şantaj suçlarına muhatap olan ve o an konuşmaları kayıt altına alan mağdurun konuşmaları kaydetmesi halinin meşru müdafaa olacağını belirtmiştir. Ancak yazar, mağdurun şüpheliyi tahrik ederek kendisine karşı hakaret, tehdit suçlarının işlenmesini sağlaması halinde yapılan kaydın hukuka aykırı olduğunu beyan etmektedir[4].

İçel, kamusal haklara yönelik saldırıların meşru müdafaa kapsamına girmediğini, korunan hakkın bireysel niteliğinin bulunması gerektiğini ifade etmiştir. İçel’e göre saldırı ile savunma orantılı olmalı ve sadece gerekli olan hareketler yapılmalıdır[5]. Dolayısıyla bu konuda meşru müdafaa söz konusu olamaz.

Kaymaz, kendisine karşı suç işlenen mağdurun yaptığı kayıt nedeniyle suç teşkil eden bir durumun bulunmadığını belirtmektedir[6].

Sağlam, bir suça maruz kalan mağdurun meşru müdafaa amacıyla bant/ses kaydı yapabileceğini, gizli dinleme hususunda çatışan iki değerden birinin maddi gerçeğe ulaşma amacı olduğunu, ikincisinin haberleşme hürriyetini korumak olduğunu, suçluyu hukuk düzeninin korumayacağını belirtmektedir[7].

Keklik, bu yolla herhangi bir saldırı defedilemeyeceğinden kayda alma eyleminin meşru müdafaa olamayacağını, kayda alma eyleminin kayda alanın üstün yararına dayanan hak arama özgürlüğü kapsamında olduğunu belirtmiştir[8].

Mağdurun kendisine karşı işlenen bir suçu ortaya çıkarmak amacıyla telefonla yapılan konuşmaları kaydetmesi halinde kişinin kendisine karşı yapılan haksız ve suç teşkil eden harekete karşı delil toplama niteliğinde bir eylemde bulunduğu, konuşmaları karşı tarafın rızası olmadan kayda alma kastının olmadığı ve dolayısıyla bu kayıtların hukuka aykırı olmadığı ifade edilmektedir[9].


2. Müştekinin Yaptığı Kaydın Hukuka Aykırı Olduğunu Belirten Görüşler

Kunter, özel şahıslar tarafından toplanan deliller arasında en fazla yer alan delilin gizlice yapılan bant kayıtları olduğunu, hukuka aykırı delilin bir kamu görevlisi ya da sivil bir kişi tarafından elde edilmesi arasında farkın bulunmadığını beyan etmiştir[10].

Yıldız, bant kayıtlarının hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde sağlamlığının saptanması gerektiğini, bant kayıtları üzerinde tahrifat olmaması, seslerin sırasının değiştirilmemesi halinde delil olabileceğini belirtmiştir. Yıldız, günümüzde bilgisayarda ses üretiminin mümkün olduğunu, tahrifatın teknik olarak saptanmasının mümkün olmadığını ifade etmektedir[11].

Akyürek, aleyhine suç işlenen kişinin meşru müdafaa gerekçesi ile yaptığı kaydın hukuka aykırı olduğunu, delil toplamanın vatandaşın görevi olmadığını, delil toplama görevinin vatandaşa devredilemeyeceğini, herkesin özel hayatının gizliliğine saygı gösterilmesi gerektiğini belirtmiştir[12].

Yıldız, mağdurun faili hile ile ikna ederek konuşturması ve bunu bant kaydı yapması halinde -örneğin faili konuşturup bunun gizli kalacağını beyan ederek kayıt etmesi durumunda- bu kaydın hukuka aykırı olacağını, mahkemeye iletilmesi halinde bile sonucun değişmeyeceğini belirtmiştir[13].

Yurtcan, ceza yargılamasında belge delilinin ispat aracı olduğunu, bant kayıtlarında bu niteliğin söz konusu olmadığını, bant kayıtlarının ceza yargılamasında sınırlı bir ispat gücüne sahip olduğunu, kişinin özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiği durumlarda ise delil olamayacağını belirtmektedir[14].

Toroslu ve Feyzioğlu, ses tespit eden kayıtların üzerinde kolay değişiklik yapılabileceğini, ses bantlarının sınırlı ispat gücüne sahip olduğunu, özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiği durumlarda ses kaydının hukuka aykırı olduğunu ifade etmiştir[15].

Yıldız’a göre ise, ses ve görüntü kayıtlarının sahte olarak tanzim edilme ihtimalleri bulunmaktadır[16]. Sahtelik ihtimali yanında hukuka aykırı elde edilmiş olmaları durumunda da ceza muhakemesinde kullanılmaları hiçbir biçimde mümkün değildir[17].

Öztürk, usulüne uygun doldurulmuş, muhafaza altına alınmış ve mahkemeye sunulmuş bulunan ses ve görüntü bantlarının delil olabileceğini belirtmiştir. Ancak yazar, bu ses ve görüntü bantlarındaki tespitlerin tek başına mahkûmiyet kararı verilmesi için yeterli olmayacağını da ifade etmiştir[18].

Yıldız, soruşturma ve kovuşturma organlarının ispat yasaklarına takılmamak için özel kişiler kullanmaları halinde bunlar tarafından elde edilen delillerin de muhakemede kullanılmaması gerektiğini, ancak böyle bir yönlendirme olmaksızın soruşturma ve kovuşturma organlarının ulaşamadığı delillerin, özel kişiler tarafından elde edilmesi halinde kullanılması gerektiğini belirmektedir[19].

Konuşmanın taraflarından biri önceden dinlemeye rıza gösterirse fiil hukuka uygun hale gelecektir[20].


3. Yargıtay Kararları

Yargıtay 9. Ceza Dairesi 05.10.1984 tarih, 1984/1835 E. 1984/2346 K. sayılı kararında, teyp kayıtlarının tek başına delil vasfına haiz olamayacağını, suçun sübutu ile ilgili banttan başka delil bulunmaması sebebiyle, bu kayıtların mahkumiyet için yeterli olamayacağını belirtmiştir[21]. Yargıtayımız, verdiği bu kararda bant kaydının delil gücünü tamamen reddetmemekte, sadece bunların tek başına yetersiz olduğunu ileri sürmektedir[22]

Yargıtay başka bir kararında, katılanın sanık ile konuşması sırasında gizlice yaptığı ses kaydının hukuka aykırı delil niteliğinde olduğunu belirtmiştir[23]. Yargıtay başka bir kararında ise, üniversite öğretim üyesinin yalnızca kendisi tarafından kullanılan öğretim üyesi odasına kendi isteğiyle yerleştirilen güvenlik kamerası görüntülerinin TCK’nın 26/1. maddesinde düzenlenen hakkın kullanılması hukuk uygunluk nedenlerinden olduğunu belirtmiştir[24].

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 21.06.2011 tarihli bir kararında[25] ise, görüş değiştirerek, katılanın sanıkla aynı ortamda ve cep telefonu ile yaptıkları görüşmeleri kayda almasını hukuka uygun kabul etmiş ve verilen kararı onamıştır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/1270 E. 2013/248 K. sayılı kararında ise aynı şekilde “Kişinin kendisine karşı işlenmekte olan bir suçla ilgili olarak, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda karşı tarafla yaptığı konuşmaları kayda alması halinin hukuka uygun olduğunun kabulünün zorunlu olduğunu” ifade etmiştir. Bu karara göre aksi takdirde kanıtların kaybolması ve bir daha elde edilememesi söz konusudur. Yargıtay 12. Ceza Dairesi verdiği bir kararında, kişilerin kendilerine karşı işlenen suçlarla ilgili delil toplayabileceğini, kanunun özel hayatı ve konusu suç teşkil eden olaylara karşı kişileri koruduğunu belirtmektedir[26].

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2014/882 E. 2014/17766 K. sayılı başka bir kararında “sanığın, katılanın tefecilik suçunu işlediğine ve kendisinin de bu suçun mağduru olduğuna ilişkin iddiasını ispatlama ve kaybolma olasılığı bulunan delilin muhafazasını sağlama amacını taşıyan eyleminde, hukuka aykırılık bilinciyle hareket ettiğinin kabul edilemeyeceğini” ifade etmiştir.

Buna benzer kararlarda, kişinin bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı, ani gelişen durumlarda karşı tarafla yaptığı konuşmaların kayda alınması halinde kaydın hukuka uygun olduğu belirtilmiştir[27]

Yine Yargıtay 18. Ceza Dairesi, 2015/7519 E. 2015/9311 K.; 2015/416 E. 2015/707 K.; 2016/78 E.; 2018/10189 K.; 2016/16442 E. 2019/1966 K.; 2015/7668 E. 2015/3120 K. gibi benzer mahiyette pek çok kararında telefonda hakaret veya tehdit içeren sözlerin kaydedilmesi sonucu elde edilen ses kaydını, “hakaret eylemine yönelik başkaca kanıt elde etmesine imkan bulunmaması” nedeniyle hukuka uygun bulmuştur.

Yargıtay 4. Ceza Dairesi tamamen aynı ifadeleri taşıyan 2020/10881 E. 2021/5711 K.; 2020/24616 E. 2021/3692 K.; 2019/7362 E. 2021/29568 K. sayılı kararlarında hakaret, tehdit, şantaj gibi suçlarda ani gelişen olaylarda ve başka türlü delil elde etme olanağı bulunmayan hallerde alınan ses kayıtlarını hukuka uygun bulmuştur.

Görüldüğü gibi Yargıtay’ın farklı ceza daireleri, farklı suçlara ilişkin vermiş olduğu pek çok kararında benzer gerekçelerle gizlice yapılan ses kayıtlarını hukuka uygun bulmaktadır. Yukarıda bahsedilen iki Ceza Genel Kurulu kararından sonra bu görüşün Yargıtay Ceza Dairelerince benimsendiği görülmektedir. Farklı mahiyette bir karara rastlanmamaktadır.

Yargıtay’ın gizlice alınan bir ses kaydını hukuka uygun olarak kabul edebilmesi için temel alınan kriterleri özetleyecek olursak;

Öncelikle yapılan kayıt, kişinin kendi şahsına veya yakınlarına yönelen bir haksız fiili belgelendirmeye yönelik olmalıdır. Bu haksız fiil aniden gelişmelidir.  Planlanarak veya karşı tarafı tahrik etmek suretiyle delil elde amacıyla alınan kayıtlar hukuka aykırı delil niteliğindedir. Diğer bir şart ise, kişinin o sırada kolluk kuvvetlerine başvurma imkânı bulunmamasıdır. Son olarak kayıt yapılmadığı takdirde suçun ispatı çok zor veya olanaksız olmalıdır. Bu koşulların aynı anda ortaya çıkması halinde kayıt yapan kişi elindeki dijital delili adli mercilere teslim ederse hukuka aykırı bir durum oluşmayacaktır. Ancak bu kayıtlar adli makamlar dışında ve şikayet hakkının kapsamı aşılarak, sözgelimi sosyal medyaya servis edildiği halde yine TCK’da belirtilen suçlar oluşacaktır.


4. AİHM Kararları

AİHM, Schenk/İsviçre kararında, telefon konuşmasının özel kişi tarafından yapılan kaydının delil olarak kullanılmasını, duruşma sırasında savunma hakkı verildiği için Sözleşme’nin 6. maddesine aykırı bulmamıştır[28].

AİHM, Khan/Birleşik Krallık kararında, Schenk/İsviçre kararına da atıf yaparak başvurucunun ses kaydının gerçeği yansıtıp yansıtmadığına yönelik itiraz etme olanağına sahip olduğunu, yargılamanın bir bütün olarak adil yargılanma hakkını ihlal edip etmediğine odaklanılması gerektiğini ifade ederek kaydın gerçekliğine yönelik bir itirazda bulunmayan başvurucunun Sözleşme’nin 6. maddesinde düzenlenen hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir[29].


5. Anayasa Mahkemesi Kararları

Anayasa Mahkemesi bant kayıtlarının tek başına delil olamayacağını 1971 tarihinde verdiği kararında açıkça ortaya koymuştur[30]. Anayasa Mahkemesi’nin 2001 yılında verdiği kararda ise iddianamede yer alan ve partinin genel başkanı ile TBMM başkanvekili arasındaki konuşma üçüncü kişiler tarafından kayda alınmış, bu tutanaklar mevzuata uygun olmadığı için hukuka aykırı delil olarak kabul edilmiş ve hükme esas alınmamasına oyçokluğu ile karar verilmiştir[31] Yine Anayasa Mahkemesi rıza dışı alınan bir ses kaydına ilişkin olarak Alper Erarslan kararında, çatışma hâlindeki menfaatlerin adil biçimde dengelenmesi çabasına girilmediğini ifade etmiş,  “delil elde etme amacına kesin şekilde üstünlük veren  yaklaşımların kategorik olarak böylesi saldırıların hukuk karşısında himaye edilmesine neden olacağı ve anayasal düzeyde teminat altında olan kişisel verileri ve özel hayat alanını korumasız bırakacağı” gerekçesiyle başvurucunun kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir[32].


6. Sonuç

Kanaatimizce müşteki ya da mağdurun cep telefonu ile yapılan görüşmeleri kayda alması ya da aynı ortamda yapılan konuşmaları kayda alması hukuka aykırılık teşkil edecektir. Zira CMK’nın 135. maddesinde iletişimin dinlenmesi ve kayda alınması belirli şartlara bağlanmıştır. Bu şartlar ancak adli makamlar tarafından yerine getirilebilir. Mağdur ya da müştekinin CMK’nın 135. maddesindeki şartlar dikkate alınmaksızın, üstelik katalog dışındaki suçtan dolayı dinleme ve kayıt yapması hukuka aykırı olacaktır.

Yasa koyucu haberleşme hürriyetine ağır müdahale niteliğinde olan telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesini bazı sıkı şartlara bağlamışsa, bu şartlar dikkate alınmaksızın yapılan dinleme ve kayıtlar hukuka aykırı olacaktır.

Diğer yandan kendisine karşı işlenen bir suçun delili olarak mahkemeye sunmak üzere ya da kendisini savunmak amacıyla yapılan kayıt ile suçun unsurlarının oluşmayacağı düşüncesindeyiz. Zira ortada hukuka aykırı bir hareket tarzından ya da suç işleme iradesinden bahsetmek mümkün değildir.


[1] Madde gerekçesinden.

[2] Sulhi Dönmezer, Sahir Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, Genel Kısım c. II, Yeniden Gözden Geçirilmiş Onuncu Bası, Beta Yayınevi: İstanbul 1994, s. 115.

[3] Hamide Zafer, Özel Hayatın ve Hayatın Gizli Alanının Ceza Hukukuyla Korunması, (TCK m.132-134),  Beta Yayınevi, s. 111.

[4] Ersan Şen, Türk Hukukunda Telefon Dinleme Gizli soruşturmacı X Muhbir, Ankara: Seçkin Yayınevi, 2013., s.124. Karşıt görüş için Bkz. Fatih Birtek, Haberleşmenin Gizliliğini İhlal Suçları, Ankara:2013, s. 232. 

[5] Kayıhan İçel, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınevi: İstanbul 2014, s. 316-323. Benzer görüş için Ali Kemal Yıldız, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu Açıklamalar Değerlendirmeler Öğretmen Görüşleri ve Yargıtay Kararları, 2007, İstanbul Barosu Yayınları, s. 53.

[6] Seydi Kaymaz, Ceza Muhakemesinde Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi,  Ankara: Seçkin Yayınevi, 3.b., 2015, s.124.

[7] Fazıl Sağlam, Türk ve Alman Anayasa Hukukları Açısından Gizli Dinleme, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Y. 1977. C. XXX, S.1-4, s. 116.

[8] Ramazan Keklik, Özel hayatın Gizliliğini İhlal Suçu, Adalet Yayınevi: Ankara, 2012, s. 222.

[9] Ali İhsan Erdağ, İletişimin Denetlenmesi Kapsamında İki Önemli Sorun Olarak: Mağdurun İletişiminin Tespiti ve İletişimin Mağdur Tarafından Kaydedilmesi, TBB Dergisi, 2011/92 33-57 C. 11, S. 1-2 (Haziran-Aralık 2007), s.50.

[10] Nurullah Kunter, Feridun Yenisey ve Ayşe Nuhoğlu, Açıklamalı Ceza Muhakemesi Kanunu. C.1. İstanbul 2013, s. 1379.

[11] Ali Kemal Yıldız, Ses ve Görüntü Kayıtlarının İspat Fonksiyonu, CHD, Aralık 2006. s.259.

[12] Güçlü Akyürek, Özel hayatın Gizliliğini İhlal Suçu, Seçkin Yayınevi, 2014, s. 259.

[13] Ali Kemal Yıldız, Ceza Muhakemesi Hukukunda Bilirkişilik, Erzincan Hukuk Fakültesi Dergisi, C. X, S.3-4, Y. 2006. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/185964 (Erişim Tarihi: 19.05.2023)

[14] Erdener Yurtcan, Ceza Muhakemesi Kanunu Şerhi, Ankara: Adalet Yayınevi, 2013, s. 539. 539.

[15] Nevzat Toroslu ve Metin Feyzioğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara: Savaş Yayınevi, 2015, s. 198. Benzer görüş için Erdener Yurtcan, Ceza Muhakemesi Kanunu Şerhi, Ankara: Adalet Yayınevi, 2013, s. 539.

[16] Benzer görüş için Bkz. Erdener Yurtcan, CMUK Şerhi, İstanbul Beta Yayınevi, 2000.s. 539. 

[17] Ali Kemal Yıldız, Ses ve Görüntü Kayıtlarının İspat Fonksiyonu, CHD, Aralık 2006. s. 264.

[18] Bahri Öztürk, Ses – Görüntü Kaydeden Araçlarla Yapılan Tespitlerin Ceza Muhakemesi Hukukundaki Değeri, Prof. Dr. Seyfullah Edis’e Armağan, Dokuz Eylül Üniversitesi Yayını: İzmir 2000, s. 234.

[19] Ali Kemal Yıldız, Ceza Muhakemesinde İspat ve Delillerin Değerlendirilmesi, Yayınlanmamış Doktora Tezi, 2002, s. 193. 

[20] Feridun Yenisey ve Sinan Altunç, İletişimin Denetlenmesi Hakkında, Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer Armağanı, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Türk Ceza Hukuku Derneği Yayınları, Ankara, 2008, s. 1305.

[21] Bahri Öztürk, Durmuş Tezcan, Mustafa Ruhan Erdem, Özge Sırma, Yasemin F. Saygılar Kırıt, Özdem Özaydın, Esra Alan Akcan, Efser Erden, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara: Seçkin Yayınevi, 2014, s. 333.

[22] Hamdi Yaver Aktan, Yargıtay Kararları Işığında İletişimin Adli ve İdari Denetlenmesi, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 3. Yılı, Türk Ceza Hukuku Derneği Yayınları, İstanbul 2009, s. 76.  Benzer Görüş için Bkz. Z. Özlem Gürakar, Ses ve Görüntü Kayıtlarının Delil Değeri, Prof. Dr. Çetin Özek Armağanı, İstanbul, 2004, s.450.

[23] Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin T. 9.11.2009, E. 2009/32, K. 2009/34 sayılı kararı. Bkz. Murat Volkan Dülger, Ceza Muhakemesi Hukukunda Dışlama Kuralı ve Hukuka Aykırı Delillerin Uzak Etkisi, Ankara: Seçkin Yayınevi, 2014. s. 96.

[24] Yargıtay 13. Ceza Dairesi’nin T. 26.03.2012 E. 2011/7180, K. 2012/8523 sayılı kararı. Hamdi Yaver Aktan, Yargıtay Kararları Işığında İletişimin Adli ve İdari Denetlenmesi, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 3. Yılı, Türk Ceza Hukuku Derneği Yayınları, İstanbul 2009, s. 76.  Benzer Görüş için Bkz. Z. Özlem Gürakar, Ses ve Görüntü Kayıtlarının Delil Değeri, Prof. Dr. Çetin Özek Armağanı, İstanbul, 2004, s.450.

[25] YCGK’nın 21.06.2011 tarih ve 2010/5 – 187 E. 2011/131 K. sayılı kararı “sanıkların kendisinden para istediklerini ileri sürüp şikâyetçi olmuş, cep telefonu ile kayıt ettiği ve taraflara ait olduğunu iddia ettiği konuşmalara dayanmıştır. Katılanın sanıklar ile aynı ortamda ve telefonda yaptığı görüşmeleri cep telefonuna kayıt etmek suretiyle elde ettiği kayıtların, 5271 sayılı CMK’nın 135. maddesi kapsamında değerlendirmesi, bu bağlamda hakim kararı olmadığından bahisle hukuka aykırı kabul edilmesi olanaklı olmayıp, rüşvet istenmek suretiyle sanıklar tarafından kendisine karşı işlendiğini iddia ettiği suçla ilgili olarak, bir daha elde edilme olanağı bulanmayan kanıtların yetkili makamlara sunulmak amacıyla toplandığının, dolayısıyla hukuka uygun olduğunun kabulü gerekmektedir” şeklindedir. Bkz. Kazancı Hukuk Otomasyon (E.T.: 25.05.2023). 

[26] Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin T. 18.1.2012, E. 2011/7332, K. 2012/408 sayılı kararı, Bkz. Akyürek, Özel Hayatın, s. 259.

[27] Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin T. 12.06.2012, E. 2012/13164, K. 2012/14793; Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin T. 11.9.2012, E. 2012/20608, K. 2012/18217; Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin T. 11.9.2012, E. 2012/19004, K. 2012/18218  sayılı kararı, Bkz. Akyürek, Özel Hayatın, s. 259.

[28] Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 12.07.1988 tarih, 10862/84 Başvuru No.lu kararı. Kunter vd., a.g.e., s. 1427.

[29] Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 12.04.2000 tarih, 35394/97 Başvuru No.lu kararı.

[30] Anayasa Mahkemesi’nin 19.8.1971 tarih 1971/41 E. 1971/67 K. sayılı kararı. Yıldız, Ses…., a.g.m., s. 259.

[31] Anayasa Mahkemesi’nin 22.06.2001 tarih ve 1999/2 E. ve 2001/2 K. sayılı kararı. Bkz. Akyürek, Özel Hayatın…, s. 258.

[32] Anayasa Mahkemesi’nin 29.09.2022 tarih, 2018/16857 Başvuru No.lu kararı.

This website is available “as is.” Turkish Law Blog is not responsible for any actions (or lack thereof) taken as a result of relying on or in any way using information contained in this website, and in no event shall they be liable for any loss or damages.
Ready to stay ahead of the curve?
Share your interest anonymously and let us guide you through the informative articles on the hottest legal topics.
|
Successful Your message has been sent