Şirketler Topluluğu ve Hâkim Şirketin Denkleştirme Yükümlülüğü

16.03.2025

Özet

Bu makalede, şirketler topluluğu kavramı çerçevesinde hâkim şirketin denkleştirme yükümlülüğü ele alınmaktadır. Türk Ticaret Kanunu’nun 195 ve devamı maddeleri, hâkim ve bağlı şirket arasındaki ilişkiyi düzenlemektedir. Makale, hâkimiyetin hukuka aykırı kullanılması durumunda doğabilecek sorumlulukları ve bu sorumluluğun bertaraf edilmesi için öngörülen denkleştirme mekanizmasını incelemektedir.

Anahtar Kelimeler: Şirketler Topluluğu, Anonim Şirket, Hâkim Şirket, Bağlı Şirket, Denkleştirme Yükümlülüğü, Sorumluluk, Türk Ticaret Kanunu


1.  GİRİŞ

Şirketler topluluğu, bir şirketin diğer şirketler üzerinde doğrudan veya dolaylı hâkimiyet kurması ile oluşan bir yapıdır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”)[1], yürürlüğe girmesiyle birlikte, hâkim şirketin bağlı şirketler üzerindeki etkileri ve bu etkilerin sınırları hukuki çerçevede belirlenmiştir. Şirketler topluluğu içindeki ilişkiler, sadece ekonomik veya yönetsel boyutta değil, aynı zamanda hukuki sorumluluklar açısından da büyük önem taşımaktadır.

Bu bağlamda, hâkim şirketin bağlı şirketin çıkarlarını ihlal edecek şekilde hareket etmesi durumunda doğacak kayıpların nasıl giderileceği sorusu gündeme gelmektedir. TTK bu tür durumlarda denkleştirme yükümlülüğünü öngörerek, bağlı şirketin uğradığı zararın giderilmesine yönelik bir güvence sağlamaktadır.

Bu çalışmada, şirketler topluluğu kavramı çerçevesinde hâkim şirketin bağlı şirket üzerindeki denkleştirme yükümlülüğü açıklanacak, ilgili mevzuat hükümleri incelenerek konuya ilişkin hukuki değerlendirmeler sunulacaktır.

2.  ŞİRKETLER TOPLULUĞU

Şirketler topluluğu, bir veya birden fazla şirketin bir hâkim şirkete doğrudan veya dolaylı olarak yasada öngörülen kontrol ölçütleri veya bir sözleşme vasıtası ile bağlanması sonucu, hâkim şirketle birlikte oluşturulan “topluluğu” ifade etmektedir[2]. Bu konu 6762 sayılı eski Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmemiş olup Türk hukukunda ilk defa yeni TTK’nın 195 ile 209. maddeleri arasında düzenlenmiştir.

TTK’da bazı hallerde şirketler topluluğunun varlığı kesin olarak kabul edilmişken, bazı hallerde ise varlığı karine olarak benimsenmiştir.

(i) Hâkim Şirket ve Bağlı Şirket

TTK’nın 195. maddesine göre a) Bir ticaret şirketi, diğer bir ticaret şirketinin, doğrudan veya dolaylı olarak; (i) oy haklarının çoğunluğuna sahipse, veya (ii) şirket sözleşmesi uyarınca, yönetim organında karar alabilecek çoğunluğu oluşturan sayıda üyenin seçimini sağlayabilmek hakkını haizse, veya (iii) kendi oy hakları yanında, bir sözleşmeye dayanarak, tek başına veya diğer pay sahipleri ya da ortaklarla birlikte, oy haklarının çoğunluğunu oluşturuyorsa; b) Bir ticaret şirketi, diğer bir ticaret şirketini, bir sözleşme gereğince veya başka bir yolla hâkimiyeti altında tutabiliyorsa, birinci şirket hâkim, diğeri bağlı şirkettir. Bu şirketlerden en az birinin merkezi Türkiye’de ise, TTK’daki şirketler topluluğuna ilişkin hükümler uygulanır[3].

Şirketler topluluğu kavramı yönünden önemli bir sorun tanımdaki belirleyici unsurun, "hakimiyet veya tekelden yönetim" mi yoksa "kontrol" mü olduğudur. TTK madde 195’in gerekçesinde bu husus şu şekilde açıklanmıştır: “Kontrol, matematiksel ve dolayısıyla kesin bir ölçüttür. Hakimiyet ise, karinelere de sonuç bağlar. Kontrol araçları, sermaye çoğunluğu, oy çoğunluğu, yönetim organındaki üyelerin çoğunluğu olarak sayılmaktadır. Kontrol sisteminde hakimiyetin uygulanıp uygulanmadığına bakılmaz; hatta hakimiyetin uygulanmadığının ispatına bir sonuç bağlanmaz. Anılan sistemin ilkesi şudur: Kim hakimse, hakimiyeti de uyguluyordur. Hakimiyet ve tek elden yönetim ölçüsüne dayalı sistemde ise hakimiyet olanaklarının sadece varlığı, hakimiyetin de uygulandığı şeklinde yorumlanmaz, hakimiyetin gerçekten uygulanıyor olması gerekli görülür; bunun (gereğinde) ispatı istenir.”

TTK’da 195. maddenin birinci fıkrasından açıkça anlaşıldığı üzere "kontrol" sistemi temel alınmış, sadece ikinci fıkrasında bir karine kabul edilmiştir. Karineye dayanılması halinde aksini iddia eden bu iddiasını ispat etmek zorundadır.

(ii) Hakimiyet Karinesi

Bir ticaret şirketinin başka bir ticaret şirketinin paylarının çoğunluğuna veya onu yönetebilecek kararları alabilecek miktarda paylarına sahip bulunması, hâkim şirketin varlığına karinedir[4]. Şirketi yönetebilecek kararları alabilecek miktarda paylara sahip olunması, özellikle yüksek sermayeli anonim şirketlerde (özellikle halka açık şirketlerde), TTK’nın açıkça öngördüğü oranlarda pay çoğunluğu elde edilememesine rağmen, payların geniş çevrelere dağılması karşısında, çok daha küçük çoğunluklarla genel kurulda hazır bulunan oyların çoğunluğunun oluşturulması durumunda söz konusu olmaktadır. Böylece pay sahibi, esasen şirketteki pay çoğunluğunu ele geçiremese bile, genel kuruldaki güç boşluğundan yararlanarak şirketi yönetebilecek kararları alabilecek miktarda paya sahip olma imkanına kavuşmaktadır[5]. Yönetim organındaki çoğunluk ve oyda imtiyaz hakları, sermaye çoğunluğunu tamamen etkisiz duruma getirebilir. Bu nedenle burada bahsedilen aksi ispat edilemeyecek bir kanuni varsayım değil, her zaman çürütülebilecek bir karinedir.

(iii) Dolaylı Hakimiyet

Bir hâkim şirketin, bir veya birkaç bağlı şirket aracılığıyla bir diğer şirkete hâkim olması, dolaylı hâkimiyettir[6]. Bu durumda hâkim şirket, hakimiyeti altına aldığı şirket aracılığıyla başka şirketlere de hâkim olabilmektedir. Örneğin A Anonim Şirketi, B Anonim Şirketi’nin %60 pay ve oy çoğunluğuna sahip olduğu, B Anonim Şirketi ise C Anonim Şirketi’nin %10 hissedarı olmakla beraber, bu hisseler C Anonim Şirketi’nin yönetim organında karar alabilecek çoğunluğu oluşturan sayıda yönetim kurulu üyesini seçme imtiyazı veriyor olduğu durumda A ile B Anonim Şirketleri arasında ana şirket-yavru şirket ilişkisi bulunmaktadır ve A Anonim Şirketi C Anonim Şirketi’nde hissedar olmamasına rağmen ona dolaylı hâkim konumuna gelmektedir.

(iv) Karşılıklı İştirakler

Birbirlerinin paylarının en az dörtte birine sahip bulunan sermaye şirketleri karşılıklı iştirak durumundadır. Şirketlerden biri diğerine hâkimse, ikincisi aynı zamanda bağlı şirket sayılır. Karşılıklı iştirak durumundaki şirketlerin her biri diğerine hâkimse ikisi de bağlı ve hâkim şirket kabul olunur[7]. TTK’da getirilen bu düzenleme, karşılıklı iştiraklerin yaratabileceği dışa karşı yanılgıların önüne geçmek, sermayenin sulandırılması (köpük sermaye)[8], bilânçonun gerçekliğinin tereddüt yaratması gibi sorunları önlemeyi amaçlamaktadır. Şirketlerin birbirine katılma oranlarının %25’in altında kaldığı durumda, kanuni olarak bir karşılıklı katılmadan söz edilemeyecektir. Karşılıklı katılma açısından getirilmiş bir diğer sınırlama ise hakların donmasıdır. Bir sermaye şirketinin paylarını iktisap edip karşılıklı iştirak konumuna bilerek giren diğer bir sermaye şirketi, iştirak konusu olan paylardan doğan toplam oylarıyla diğer pay sahipliği haklarının sadece dörtte birini kullanabilir; bedelsiz payları edinme hakkı hariç, diğer tüm pay sahipliği hakları donar. Söz konusu paylar toplantı ve karar nisabının hesaplanmasında dikkate alınmaz[9]. Ancak bu sınırlama, bağlı şirketin hâkim şirketin paylarını iktisap etmesi veya her iki şirketin birbirlerine hâkim olması hâlinde uygulanmaz.

3. SORUMLULUK

Hakimiyet, hâkim şirkete bu gücü bağlı şirketlere karşı hukuka aykırı olarak kullanma hakkını vermez. Her hukuka aykırı kullanmada olduğu gibi, buradaki hukuka aykırı kullanmaya da sonuç bağlanmıştır. TTK’daki düzenleme ile hakimiyetin hukuka aykırı olarak kullanılması hâlleri sınırlı sayı olmadan sayılmıştır. Buna göre;

a) Hâkim şirketin bağlı şirketi yapmaya yönelttiği bazı hukuki işlemler (iş, varlık, kar, alacak ve borç devri gibi) ve maddi fiiller (haklı sebep olmaksızın tesis yenilememek, yatırımları kısıtlamak, durdurmak gibi verimliliğini ya da faaliyetini olumsuz etkileyen kararlar veya önlemler almak yahut gelişmesini sağlayacak önlemleri almaktan kaçınmak), ve

b) Hâkimiyetin uygulanması ile gerçekleştirilen ve bağlı şirket bakımından açıkça anlaşılır haklı bir sebebi bulunmayan (birleşme, bölünme, tür değiştirme, fesih, menkul kıymet çıkarılması ve önemli esas sözleşme değişikliği)[10] bu kapsamdadır.

TTK’nın ilgili maddesinde öngörülen herhangi bir işlem, örneğin kefalet veya garanti verme, alacak ya da borç devretme, birleşme, bölünme, kanunen hukuka aykırı değildir. Hukuka aykırılık, hakimiyetin kullanılması ve uygulanması bağlamından doğmaktadır. Hukuka aykırılık, işlemin, alınan kararın veya uygulanan ya da uygulanmasından kaçınılan önlemin bağlı şirketin kaybına sebep olmasından ve şirkete, pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına zarar vermesinden ve şirket yönünden haklı bir sebebi bulunmamasından kaynaklanmaktadır[11].

4. HÂKİM ŞİRKETİN BAĞLI ŞİRKETİN KAYBINDAN SORUMLULUĞU VE BAĞLI ŞİRKETİN PAY SAHİBİNİN DAVA HAKKI

TTK’nın 202/1. maddesinde bağlı şirketin hâkim şirketin ilgili maddede sayılan işlemleri dolayısıyla oluşan kayıplarına ilişkin denkleştirmenin nasıl yapılacağı düzenlenmişken, 202/2. maddede bağlı şirket pay sahiplerinin, hakimiyetin uygulanması ile gerçekleştirilen ve bağlı şirket bakımında açıkça anlaşılabilir haklı bir sebebi bulunmayan önemli işlemler kapsamında zararlarının tazminine veya paylarının satın alınmasına yönelik dava hakkı düzenlenmiştir. 

TTK’nın 202/1. maddesinde hâkim şirketin hakimiyetini bağlı şirketi kayba uğratacak şekilde kullanamayacağı düzenlenmiş, buna karşın madde metninde “kayıp” kavramının kapsamı açıklanmamıştır. Bu noktada maddenin gerekçesinin dikkate alınması gerekmekte olup, “kayıp” kavramına ilişkin maddenin gerekçesinde şu şekilde açıklama yapılmıştır: “borçlar hukuku anlamında "zarar"dan farklı ve onu da kapsayacak genişliktedir. Kayıp bir malvarlığı eksilmesi veya malvarlığının artmasının önlenmesi şeklinde ortaya çıkabileceği gibi, iş, fon ve personel devrinde olduğu üzere şansın veya bir işi başarı ile yapabilme olanağının yitirilmesi tarzında da görülebilir.”

Şirket  faaliyetleri, niteliği gereği riskli kararlar ve tüm özenin gösterilmesi halinde bile kaçınılmaz olan potansiyel kayıplar içerebildiği için her  durum ve koşulda bağlı şirketlerin kayba uğratılmamasının beklenmesi, ticaretin ve dolayısıyla hayatın olağan akışına aykırılık arz etmektedir[12]. Sayılan işlem ve fiiller hakimiyet ilişkilerinden doğmayıp da basiretli hareketin bir gereği olarak ortaya çıkıyorsa, maddenin uygulanmasına imkân yoktur. Söz konusu kayıp, hâkim teşebbüsün özen yükümlülüğüne aykırı bir davranış bulunmaksızın ve ilgili kayba uğrayan şirketin kendi yönetim organının ya da bağımsız olarak alabileceği bir karar, hukuki işlem ya da maddi fiile dayanarak gerçekleşmişse, denkleştirme kapsamına girmeyecektir[13].

Bağlı şirketin uğradığı zararın hâkim teşebbüsün sorumluluğunu doğurabilmesi için, söz konusu kaybın doğrudan hâkim teşebbüsün müdahalesi sonucu ortaya çıkmış olması gerekmektedir. Hâkimiyetin kullanıldığına dair açık bir yönlendirme bulunmadan, yalnızca şirketin içinde bulunduğu ekonomik koşullar veya ticari riskler sebebiyle hâkim teşebbüsün sorumlu tutulması mümkün değildir. Bu bağlamda, hâkim teşebbüsün sorumluluğu, bağlı şirketin zararına neden olan bir yönlendirmenin varlığına bağlıdır. Söz konusu yönlendirme yazılı veya sözlü talimatlar şeklinde olabileceği gibi, karar alma süreçlerine doğrudan ya da dolaylı müdahale, oy hakkının kullanılması, baskı uygulanması veya fiili yönlendirme yoluyla da gerçekleşebilir.

Bağlı şirketin, hâkim teşebbüsün yönlendirmesi sonucunda hareket ettiği ve aksi takdirde bu yönde karar almayacağı durumlarda ortaya çıkan zararlar, doğrudan hâkim teşebbüsün sorumluluğunu doğurmamaktadır. Hâkim teşebbüsün bu sorumluluktan kaçınmasını sağlayabilecek çeşitli imkânlar mevcuttur. Öyle ki, sorumluluk doğmaması için söz konusu kayıpların TTK m. 202/1-a hükmüne göre: “o faaliyet yılı içinde fiilen denkleştirilmesi veya kaybın nasıl ve ne zaman denkleştirileceği belirtilmek suretiyle en geç o faaliyet yılı sonuna kadar, bağlı şirkete denk değerde bir istem hakkı tanınması” gerekmektedir. Söz konusu imkânlar, her ne kadar hâkim teşebbüsün kaybı giderebildiği sürece bağlı şirketleri kayba uğratabileceği şeklinde yorumlanabilse de denkleştirme kurumunun tarafların menfaatini dengelemek üzere getirildiği unutulmamalıdır[14].

Denkleştirme bağlı şirkete yarar ve bir avantaj tanınması gibi kaybın giderilmesini sağlayacak bir karşılığa ilişkin olabilir. Örneğin verilen garanti veya kefaletin, karşı garanti ve kefalet ya da avalle güvence altına alınması, herhangi bir lisans ve marka kullanma hakkı tanınması, herhangi bir ücret talep edilmeden araştırma ve geliştirme hizmeti verilmesi, know-how verilmesi, personele staj ve eğitim imkânları sağlanması, pazarlama ağından yararlandırılması, denk değerde bir taşınmazın devri, bağlı şirketin kayba uğramasının karşılığında yararlandırılmış olan diğer bir bağlı şirketin sermaye artırımında rüçhan hakkı tanınması, şartlı sermaye artırımında kayba uğrayan şirketin hak sahibi kılınması gibi. Denkleştirme, kayba sebebiyet verilen hesap yılı içinde fiilen gerçekleştirilebileceği gibi, o hesap yılı içinde şirkete denkleştirmenin nasıl ve ne zaman yapılacağı konusunda bir talep hakkı kazandırılması da mümkündür. Talep hakkının kullanılmasının, beklenen faydayı sağlamayacak şekilde uzun bir süreye yayılmaması ve kayba uğrayan bağlı şirketin yenilik doğurucu haklarla talebin konusuna kavuşması mekanizmalarının da öngörülmesi tercih edilmelidir[15].

Hâkim şirketin bağlı şirketi kayba uğratacak şekilde hareket etmesi halinde, faaliyet yılı içinde zarar fiilen yerine getirilmez veya süresi içinde denk bir istem hakkı tanınmazsa, bağlı şirketin her pay sahibi hâkim şirketten ve onun kayba sebep olan yönetim kurulu üyelerinden, şirketin zararını tazmin etmelerini isteyebilmektedir. Şirketin iflas etmesi durumunda bu hakları istemeye, bağlı şirketin alacaklıları da yetkilidir. Ayrıca hâkimiyetin uygulanması ile gerçekleştirilen ve bağlı şirket bakımından açıkça anlaşılabilir haklı bir sebebi bulunmayan; birleşme, bölünme, tür değiştirme, fesih, menkul kıymet çıkarılması ve önemli esas sözleşme değişikliği gibi işlemlerde, genel kurul kararına ret oyu verip tutanağa geçirten veya yönetim kurulunun bu ve benzeri konulardaki kararlarına yazılı olarak itiraz eden pay sahiplerinin; hâkim teşebbüsten, zararlarının tazminini veya paylarının varsa en az borsa değeriyle, böyle bir değer bulunmuyorsa veya borsa değeri hakkaniyete uygun düşmüyorsa, gerçek değerle veya genel kabul gören bir yönteme göre belirlenecek bir değerle satın alınmasını mahkemeden isteyebileceği hüküm altına alınmıştır. [16]

5.  SONUÇ

Şirketler hukuku kapsamında, hâkim şirketlerin bağlı şirketler üzerindeki etkileri önemli hukuki sonuçlar doğurmaktadır. TTK, bağlı şirketlerin menfaatlerini koruma amacıyla hâkim şirketlerin yönlendirmeleri sonucu doğan zararların denkleştirilmesi mekanizmasını düzenlemiştir.

Denkleştirme yükümlülüğü, hâkim şirketin sorumluluktan kaçınmasını sağlayan bir araç gibi görülse de aslında şirketler topluluğunda güç dengelerini koruma amacı taşımaktadır. Bu yükümlülüğün etkin bir şekilde uygulanabilmesi, bağlı şirketlerin finansal zararlarını minimize etmekte ve topluluk içindeki şirketlerin sürdürülebilirliğini sağlamaktadır. Sonuç olarak, hâkim şirketlerin yönlendirmeleri nedeniyle ortaya çıkan zararların tazmini, yalnızca yasal bir zorunluluk değil, aynı zamanda kurumsal yönetim ilkeleri çerçevesinde etik bir gereklilik olarak değerlendirilmelidir. Mevzuatta öngörülen denkleştirme mekanizmasının doğru ve etkin uygulanması hem şirketler topluluğunun sağlıklı işlemesini hem de ticaret hayatındaki güvenin korunmasını sağlayacaktır.


KAYNAKÇA

1.    Gül Okutan Nilsson, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’na Göre Şirketler Topluluğu Hukuku, İstanbul 2009.

2.    Hasan Pulaşlı, “Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre Şirketler Topluluğunun Temel Nitelikleri ve Hâkim Şirketin Güven Sorumluluğu”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XI, Sa.12, Y. 2007.

3.    Sevda Bora Çınar, “Şirketler Topluluğunda Hâkim Teşebbüs”, İzmir Barosu Dergisi, 2023 (https://www.izmirbarosu.org.tr/pdfdosya/sirketler-toplu2023912174126784)


[1] 14.02.2011 tarihli ve 27846 sayılı Resmî Gazete (“RG”).

[2] Hasan Pulaşlı, “Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre Şirketler Topluluğunun Temel Nitelikleri ve Hâkim Şirketin Güven Sorumluluğu”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XI, Sa.12, Y. 2007, s, 262.

[3] Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 195

[4] TTK m. 195/2

[5] Gül Okutan Nilsson, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’na Göre Şirketler Topluluğu Hukuku, İstanbul 2009, s.133. (Şirketler Topluluğu).

[6] TTK m.195/3

[7] TTK m. 197

[8] Sermayenin sulandırılması, mevcut ortakların şirket üzerindeki haklarının, özellikle oy ve kâr payı hakkının azalmasına yol açan bir süreçtir. Bu durum genellikle yeni pay ihracı yoluyla şirket sermayesinin artırılması, düşük değerli hisseler çıkarılması ve iç kaynaklardan yapılan sermaye artırımıyla hisselerin eski ortaklar arasında orantısız dağılması gibi yollarla gerçekleşir. Türk Ticaret Kanunu açısından değerlendirildiğinde, TTK madde 461 ve devamı hükümlerinde pay sahiplerinin rüçhan hakları korunarak sulandırmanın önüne geçilmeye çalışılır. Ancak, sermaye artırımı sırasında mevcut ortakların rüçhan haklarını kullanmamaları veya belirli gruplara avantaj sağlayan işlemlerle bu hakların ihlal edilmesi durumunda sulandırma etkisi görülebilir.

[9] TTK m. 201

[10] TTK m. 202

[11] TTK m. 202 gerekçesi.

[12] Sevda Bora Çınar, “Şirketler Topluluğunda Hâkim Teşebbüs”, İzmir Barosu Dergisi, 2023, s.123. (https://www.izmirbarosu.org.tr/pdfdosya/sirketler-toplu2023912174126784)

[13] Gül Okutan Nilsson, Şirketler Topluluğu, s. 230.

[14] Gül Okutan Nilsson, Şirketler Topluluğu, s. 237.

[15] TTK m. 202 gerekçesi.

[16] TTK m. 202

This website is available “as is. Turkish Law Blog is not responsible for any actions (or lack thereof) taken as a result of relying on or in any way using information contained in this website, and in no event shall they be liable for any loss or damages.

The content and materials published on this website are provided for informational purposes only and should not be used as a legal opinion in any way. This website and the information contained are not intended to establish an attorney-client relationship.
th
Ready to stay ahead of the curve?
Share your interest anonymously and let us guide you through the informative articles on the hottest legal topics.
|
Successful Your message has been sent