Hergüner - Aylık Rekabet Bülteni - Haziran 2023

24.07.2023

Contents

Rekabet Kurumu’nun Yerinde İnceleme Yetkisine Hakim Kararı Şartı

Anayasa Mahkemesi (“AYM”), Ford Otomotiv Sanayi Anonim Şirketi’nin (“Başvurucu”) başvurusu üzerine 20.06.2023 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan kararı ile Rekabet Kurumu tarafından teşebbüslerin işyerlerinde hakim kararı olmaksızın yapılan yerinde incelemelerin konut dokunulmazlığı hakkını ihlâl ettiğine hükmetti. Kararda esas öne çıkan konu, konut dokunulmazlığı hakkı ile 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un (“RKHK”) 15. maddesinde Rekabet Kurumu’na tanınan geniş yerinde inceleme yetkisinin kullanımı arasındaki ilişkiye yönelik olmakla birlikte Başvurucu’nun başvurusunda yer alan birçok hususa ilişkin önemli değerlendirmeler yer aldığı görülmektedir.

RKHK’nın 15. maddesi kapsamında Rekabet Kurumu’nun bir teşebbüsün işyerinde gerçekleştireceği yerinde incelemelerde, bu yetkisini kullanabilmesi için bir hakim kararına gerek duyulmamaktaydı. AYM’nin bu kararı rekabet hukuku ihlallerinin tespitinde en önemli araç olan yerinde inceleme sürecinin hem önümüzdeki dönemde nasıl işleyeceğine hem de karar öncesi gerçekleştirilen yerinde incelemelere dair akıllara birçok soru getirdi. Bu sorulara geçmeden önce kararın öne çıkan hususlarını aşağıda kısaca özetledik.

Başvurucu’nun İddiaları

Başvurucu, AYM’ye yaptığı başvuru kapsamında;

  • Rekabet Kurumu tarafından işyerinde gerçekleştirilen incelemenin Anayasa’ya aykırı olması sebebiyle konut dokunulmazlığı hakkının,
  • Rekabet ihlalinde bulunması sebebiyle idari para cezası uygulanması sebebiyle mülkiyet hakkının,
  • Cezanın miktarının tespitinde diğer teşebbüslerden farklı olarak ihracat cirosunun da hesaba katıldığı gerekçesiyle ayrımcılık yasağının,
  • Daha önce hakkında yürütülen ön araştırma sonucu soruşturma açılmamasına karar verilmişken açılan ikinci ön araştırma sonucu soruşturma açılması sebebiyle aynı fiilin iki kez soruşturulduğu gerekçesiyle yeniden yargılanmama ve cezalandırılmama ilkesinin,
  • Yargılamanın uzun sürmesi sebebiyle makul sürede yargılanma hakkının,
  • Yargılama sürerken yürürlüğe giren kanunla mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

AYM tarafından konut dokunulmazlığı ve makul sürede yargılanma hakkı iddiaları kabul edilmiş, bunların dışında kalan ihlal iddiaları ise reddedilmiştir.

AYM’nin Değerlendirmesi

AYM Başvurucu’nun işyerinde yapılan yerinde incelemenin konut dokunulmazlığı hakkı kapsamındaki durumunu incelemiş ve şu tespitlerde bulunmuştur:

  • Anayasa’da korunan konut dokunulmazlığı hakkı kapsamında “konut” kavramı, iş yerlerini de kapsar,
  • Şirketlerin faaliyetlerini yürüttüğü merkezleri, şubeleri ve diğer iş yerleri konut kavramı içerisinde değerlendirilir fakat iş yerlerinin mahrem unsur içermeyen herkese açık alanları bu kavram içerisinde görülemez,
  • Yerinde incelemenin, inceleme yapılan teşebbüsün yönetim işlerinin yürütüldüğü kısımlar ile çalışma odaları gibi herkesin serbestçe giremediği alanlarda yapıldığı göz önüne alındığında bu alanları konut olarak değerlendirmek gerekir,
  • Yerinde inceleme kapsamında şirket yetkililerinin bilgisayarlarından belge temin edildiği de göz önünde bulundurulduğunda, Rekabet Kurumu uzmanları tarafından iş yerinde yapılan yerinde inceleme Anayasa ile güvence altına alınan konut dokunulmazlığı hakkına müdahale teşkil eder.

AYM RKHK’nin uygulanması sonucunda meydana gelen müdahalenin Başvurucu’nun konut dokunulmazlığı hakkını Anayasa’ya aykırı şekilde ihlâl edip etmediğine ilişkin yaptığı değerlendirmede ise

  • Yerinde inceleme yetkisinin kullanılması için kural olarak RKHK kapsamında bir hakim kararının gerekli olmadığını,
  • İstisnaî olarak yerinde incelemenin engellenmesi veya engellenme olasılığının bulunduğu hallerde hakim kararı alınabileceğinin düzenlendiğini,
  • Anayasa'nın 21. maddesinde usulüne uygun olarak verilmiş bir hakim kararı olmadıkça (yahut acele hâllerde incelemeyi takiben en geç 48 saat içerisinde hâkim kararı alınmak koşuluyla) kimsenin konutuna girilemeyeceği, konutunda arama yapılamayacağı ve buradaki eşyalara el konulamayacağı belirtilmek suretiyle konut dokunulmazlığı hakkının güvence altına alındığını,
  • Rekabet Kanunu'nun 15. maddesinde düzenlenen yerinde inceleme yetkisinin Anayasa’nın 21. maddesinde öngörülen konut dokunulmazlığı güvencesine bir istisna oluşturmadığını ve hakkın nasıl kısıtlanabileceğine dair Anayasa’da belirtilen koşullara tabi olduğunu,
  • Bu güvencenin kamu görevlileri tarafından kişilerin konutlarına rızaları dışında girilmek istenen her durumu kapsadığını belirtmiştir.

Böylece AYM, Rekabet Kurumu uzmanlarınca hakim kararı olmaksızın yapılan yerinde incelemenin konut dokunulmazlığı hakkını ihlal ettiğine hükmetmiştir.  AYM, bu noktada yalnızca Başvurucu’nun hak ihlâline işaret etmemiş, aynı zamanda Rekabet Kanunu’nun 15. maddesinin Anayasa’ya aykırılığını da ortaya koymuştur.

AYM makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialar bakımından da önemli tespitlerde bulunmuştur. İlk olarak, idari para cezası yaptırımının suç isnadı niteliğinde olduğu, dolayısıyla da adil yargılanma hakkının uygulama alanı bulduğu ifade edilmiştir. Bu değerlendirmenin RKHK tahtında isnat edilen ihlâl iddiaları, yürütülen soruşturma süreci ve uygulanan idarî para cezaları bakımından ceza hukuku ilkelerinin tartışılmasına yönelik önemli bir tespit olduğu düşünülmektedir. Buradan hareketle AYM, Başvurucu hakkında ikinci önaraştırma sürecinin başlatıldığı tarih ile idarî yargı kararının kesinleştiği tarih arasında 9 yıl 10 ay 26 günlük bir süre olduğunu ve bunun makul süre sınırlarını aştığını değerlendirmiştir.

Bu yönüyle AYM Başvurucu’nun adil yargılanma hakkının da ihlâl edildiğine karar vermiştir.

Kararda AYM tarafından yalnızca konut dokunulmazlığının ve adil yargılanma hakkının (makul sürede yargılanma hakkı çerçevesinde) ihlali iddiaları kabul edilmiş olsa da Başvurucu tarafından ileri sürülmediği için AYM tarafından değerlendirilmemiş ancak bu karar sonrasında karşılaşılabilecek diğer başvurularda ileri sürülmesi olası farklı Anayasal hak ihlalleri de gündeme gelebilecektir. Örneğin, teşebbüs çalışanlarının iş amaçlı yazışmalar için de kullandıkları özel telefonlarında Kurum uzmanları tarafından hâkim kararı olmaksızın yapılan incelemenin ve buna cevaz veren Rekabet Kurumu Kılavuzu’nun Anayasa’nın 20. Maddesi ile korunan özel hayatın gizliliğini ihlal edip etmediği hatta Anayasa’nın 22. maddesi çerçevesinde haberleşme hürriyetini Anayasa’ya aykırı şekilde kısıtlayıp kısıtlamadığı gündeme gelebilecek bir başka konu olabilir. Böyle bir durumda, Rekabet Kurumu’nun yerinde inceleme yetkisinin Anayasanın 20, 21 ve 22. maddeleriyle koruma altına alınan haklar çerçevesinde kategorik olarak Anayasa’ya aykırılığı sorunu ortaya çıkacaktır. Bu yapısal sorunu tespit eden AYM de kararında sorunun çözümüne yönelik gerekli adımların atılması için Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (“TBMM”) bildirimde bulunulmasına hükmetmiştir. TBMM tarafından atılacak kanun değişikliği adımına kadar uygulamanın nasıl şekilleneceği herkes için merak konusu oluşturuyor.

AYM Kararı’nın Yansımaları

AYM kararı Türk hukuk doktrininde ve uygulamasında büyük yankılar uyandırdı. Rekabet hukuku başta olmak üzere ceza hukuku ve anayasa hukuku alanlarındaki akademisyen ve uygulayıcıların yanı sıra teşebbüsler açısından da birçok soru ve çözüm yolu açıklığa kavuşturulmayı bekliyor. Tartışmalarda gündeme gelen ve yasama yoluyla çözülene değin uygulamada tartışılmaya devam edilmesi olası gözüken başlıca konular şu şekilde özetlenebilir:

  • AYM’nin kararının, iptal davası olmayıp bireysel başvuru üzerine verilmesi sebebiyle yalnızca Başvurucu için mi bağlayıcı olacak yoksa objektif etki doğurup Rekabet Kurumu’nun bundan böyle hakim kararı olmadan yerinde inceleme yapmasını engelleyebilecek midir (erga omnes)?
  • Karar sonrası Rekabet Kurumu tarafından yapılacak yerinde incelemelerde yetki belgesi ibrazı yeterli görülecek mi? Hakim kararına başvurulmak istendiği takdirde kararda hangi hususlar dikkate alınacak, kararın kapsamı ne olacak, hakim yerinde incelemenin sınırlarına yönelik bir karar verebilecek mi?
  • Karar öncesinde hakim kararı olmaksızın yapılan yerinde incelemeler hukuka aykırı hale mi dönüştü? Bu konuda Anayasa ile korunan temel hakları ihlâl edilen teşebbüsler için bir hukukî başvuru yolu mevcut mudur?
  • Hakim kararı olmaksızın yapılan yerinde incelemelerde elde edilen bulgulara istinaden verilen kararlar hukuka aykırı delillere dayanılarak verilmiş mi kabul edilecek? Özellikle devam eden ve henüz bir idarî karar tesis edilmemiş soruşturmalarda Anayasa’ya aykırı yerinde incelemelerde toplanan delillerle açılan soruşturma aşamalarının akıbeti ne olacaktır? Kurul, bu delillere dayanarak karar verebilecek midir?
  • Teşebbüslerin, hâkim kararı olmaksızın yapılan yerinde incelemelere izin vermemesi hâlinde Kurul, yerinde incelemenin engellenmesi cezası verebilecek midir?
  • Yerinde incelemenin engellenmesi cezası ile karşı karşıya kalan ve iptal davası sürmekte olan teşebbüsler için Mahkeme’yi somut norm denetimi için bekletici mesele yapmaya davet etmek mümkün müdür?
  • TBMM tarafından bir kanun değişikliği yapılmadığı takdirde uygulama nasıl şekillenecek?

Bu ve bunun gibi onlarca soru cevaplanmayı beklemektedir. Tüm bu sorulara ilişkin tartışmalar sürerken yol gösterici olması adına dünyanın farklı yargı yerlerindeki uygulamaları inceleyip özetledik:

Rekabet Otoritelerinin Yerinde İnceleme Yetkileri Bakımından Hâkim Kararı Yeni Bir Konu Mu?

Diğer yargı sistemlerinin rekabet otoritelerinin yerinde inceleme yetkisine farklı yaklaşımları bulunmaktadır.

Konut ve İşyeri Ayrımı Yapan Yargı Sistemleri

  • Avrupa Birliği Komisyonu tarafından kabul edilmiş olan 16 Aralık 2002 tarihli 1/2003 nolu Modernizasyon Tüzüğü  (“Tüzük”)  m. 21 yerinde incelemenin yapıldığı yere göre ikili bir ayrıma gitmiştir. Yerinde incelemenin işyerinde yapıldığı durumlarda mahkeme kararı aranmazken yönetici, müdür vb. kişilerin konutu veya araçlarında yerinde inceleme yapıldığı durumda hakim kararı gerekmektedir.
  • İngiltere  Rekabet ve Piyasalar Otoritesi’nin (“CMA”) ve Hollanda  Tüketiciler ve Piyasalar Otoritesi’nin (“ACM”) yerinde inceleme yetkisi Tüzük’e paralel olarak düzenlenmiştir.

Hakim Kararı Arayan Yargı Sistemleri

  • Almanya  Rekabet Otoritesi’nin (“Bundeskartellamt”), Avustralya  Rekabet ve Tüketici Komisyonu’nun, Avusturya  Federal Rekabet Kurumu’nun ve Fransız  Rekabet Kurumu’nun yerinde inceleme yapabilmesi için hakim kararı gerekmektedir.

Diğer

  • Japonya  Adil Ticaret Komisyonu’nun ise mecburi soruşturma kapsamında yerinde inceleme yetkisinin kullanılması için hakim kararı gerekirken idari soruşturma kapsamında yerinde inceleme yaparken hakim kararı gerekmemektedir.


İdare Mahkemesi’nin Reos Bilişim’in İptal İstemine İlişkin Kararı

Reos Bilişim Teknolojileri Anonim Şirketi (“Reos Bilişim”), Sahibinden.com’un emlakçıların ilanlarını tek seferde birden fazla emlak sitesine girmelerini ve görüntüleyebilmelerini (toplu-çoklu listeleme hizmeti) sağlayan yazılımın entegrasyonuna izin vermemek suretiyle hakim durumunu kötüye kullandığı iddiasıyla yaptığı şikayetin Rekabet Kurulu’nca reddi üzerine Ankara 13. İdare Mahkemesi (“Mahkeme”)’nden ilgili idarî işlemin iptalini istemişti. Mahkeme, iptal istemine ilişkin kararını verdi.

Kararın Arkaplanı

Reos Bilişim, emlakçıların ilanlarını tek seferde birden fazla emlak sitesine girmelerini ve görüntüleyebilmelerini (toplu-çoklu listeleme hizmeti) sağlayan bir yazılım geliştirmiş ve bu yazılımın platformuna entegre edilmesi için Sahibinden.com’dan izin istemiş ancak bu talep Sahibinden.com tarafından reddedilmiş. Bunun üzerine Reos Bilişim, Sahibinden.com’u pazardaki hakim durumunu kötüye kullandığı gerekçesiyle Rekabet Kurumu’na şikayet etmiş. Rekabet Kurumu tarafından yapılan inceleme sonucu bu iddialara ilişkin soruşturma açılmasına gerek olmadığına karar verilmiş, Reos Bilişim tarafından bu karara karşı idare mahkemesi nezdinde bir iptal dava ikame edilmiştir.

Mahkeme’nin Kararı

Reos Bilişim tarafından özetle Sahibinden.com’un;

  • Reos Bilişim’in piyasaya sunduğu yazılım için talep ettiği entegrasyon iznini başka uygulamalara vermesine karşın Reos Bilişim’e vermemesi sebebiyle dışlayıcı-ayrımcı davranışta bulunmak suretiyle, ve
  • Reos Bilişim’in uygulamasıyla benzer işlev gören bir uygulamayı daha önce ücretli olarak sunmakta iken ücretsiz olarak kullandırarak yıkıcı-bağlayıcı fiyat uygulaması yapmak suretiyle pazardaki hakim durumunu kötüye kullandığı öne sürülmüştür.

Mahkeme tarafından yapılan aşağıdaki değerlendirmeler sonucunda Reos Bilişim’in iddiaları yerinde görülmemiş ve davanın reddine karar verilmiştir:

  • Sahibinden.com’un Reos Bilişim’e platforma entegrasyon izni vermemesi Hakim Durumdaki Teşebbüslerin Dışlayıcı Davranışlarına İlişkin Kılavuz’un 4. maddesi kapsamında haklı gerekçeye dayanmaktadır. Şöyle ki, bu izin verildiğinde Sahibinden.com müşterilerinin ilan verebilmesi için Reos Bilişim uygulaması üzerinden ilan girişlerini yapması gerekecek ve bu ilan girişleri esnasında Sahibinden.com, kendi platformu üzerinden müşterilerine sunabileceği gelir getirici ek hizmetleri sunamayacak hale gelecektir. Bu durumda da Sahibinden.com’un temel faaliyeti olan emlak ilanı oluşturulmasının Reos Bilişim’e devri anlamına gelecektir. Dolayısıyla, Sahibinden.com’un bu izni vermemesi ana faaliyetinin devri sonucunu doğurma riski haklı gerekçesine dayanmaktadır.
  • Başkaca uygulamalara Sahibinden.com’da entegrasyon sağlanmasının ayrımcılık teşkil ettiği iddiasına yönelik iddia konusu uygulamalar Sahibinden.com’da sunulmayan hizmetlere ilişkindir. Dolayısıyla, söz konusu uygulamalara entegrasyon sağlanırken Reos Bilişim’e sağlanmaması ayrımcılık teşkil etmeyecektir.
  • Sahibinden.com’un ilan veren müşterilerine sunduğu ve Reos Bilişim’in uygulamasına benzeyen “Emlak Ofisim” uygulaması daha önce ücretli kullandırılmakta iken Sahibinden.com tarafından ücretsiz olarak sunulmasının “yıkıcı fiyatlama” ve “bağlama” davranışını oluşturduğu iddiasına yönelik olarak söz konusu uygulamanın Sahibinden.com tarafından müşterilerine sunulduğu ilk tarihten itibaren ücretsiz olması sebebiyle “yıkıcı fiyatlama” ve “bağlama” teşkil ettiğine ilişkin iddialar yerinde değildir.


Rekabet Kurumu 2024-2028 Stratejik Plan Hazırlıkları Dış Paydaş Çalıştayı Düzenledi

Rekabet Kurumu, 2024-2028 dönemi Stratejik Planı kapsamında hazırlık çalışmalarına başladı. Hazırlık sürecinde dış paydaşlara yönelik olarak ilgili sektörlerdeki teşebbüs, kurum ve kuruluş temsilcileri, avukatlar, iktisatçılar, rekabet hukukçuları ve uygulamacıları ile akademisyenlerin katılım sağladığı bir çalıştay düzenlendi.

Katılımcılar, Rekabet Kurumu ile ilgili genel değerlendirmeler ve Kurum’dan beklentilerin yanı sıra kurumsal ilişkiler ve piyasadaki rekabet ihlalleri, uluslararası rekabet otoriteleri ve rekabet uygulamaları gibi konularda görüş bildirdiler. Ayrıca gelecek dönemde Rekabet Kurumunu etkileyebilecek gelişmeler farklı boyutlarıyla ele alındı.


TÜSİAD Tarafından Hazırlanan Yatırım Ortamının İyileştirilmesinde Rekabet Hukukunun Rolü Raporu Yayınlandı

Rekabet hukuku alanında mevzuatı yakından takip etmek ve Türkiye’de rekabet mevzuatının etkin uygulanması için önerilerde bulunmak amacıyla faaliyetler yürüten TÜSİAD Rekabet Hukuku Çalışma Grubu, 2022 yılında “Yatırım Ortamının İyileştirilmesinde Rekabet Hukukun Olası Rolü Projesi”ni başlatmıştı. Bu proje ile rekabet hukukunda mevcut ve geliştirilmeye açık uygulamaların tespiti, bunların rekabetçi davranışları artıracak şekilde revize edilmesinin yatırım ortamına olası olumlu etkilerinin ortaya konulması hedeflenmişti. Söz konusu proje neticesinde Yatırım Ortamının İyileştirilmesinde Rekabet Hukukunun Rolü adlı rapor 21 Haziran 2023 tarihinde yayınlandı.

Yatırım ortamını ve yatırımcı kararlarını etkileme potansiyeli olan tespit ve sorunlara ilişkin çözüm önerilerine raporda yer verilmiştir.

Rapor kapsamında yapılan tespitlerin bazıları şu şekildedir:

  • RKHK’nin ve RKHK kapsamında düzenlenen yasakların açıklanmasında büyük öneme sahip olan ikincil düzenlemelerin paydaşların katılımı olmaksızın hazırlanıyor olması,
  • RKHK’deki yasaklayıcı hükümler bakımından Kurul kararlarının tutarlı ve yeteri derecede yol gösterici olmaması (özellikle son dönemde; yeniden satış fiyatının tespiti, bilgi değişimi, aşırı fiyatlandırma gibi konularda, öngörülebilirlik sağlayan, tutarlı yorum ve uygulamanın eksikliği),
  • İspat standartlarının düşürülmesi,
  • Kurul’un bilgi isteme yetkisi kapsamında teşebbüslere yöneltilen bilgi isteme taleplerinin sayısının artması ve kapsamının genişlemesi sebebiyle teşebbüsler açısından ciddi maliyetler doğması,
  • Bilgi isteme talebinin teşebbüs tarafından gereği gibi yerine getirilmemesi halinde, herhangi bir kusur analizi yapılmaksızın teşebbüslerin idari para cezasına muhatap olması,
  • Kurum’un yerinde inceleme yetkisini çok sık kullanması ve son dönemde artan yerinde incelemenin engellenmesi şeklindeki ihlaller çerçevesinde yerinde inceleme yetkisinin kullanım esasları açısından yeterli öngörülebilirliğin sağlanamaması,
  • Kurum’un teşebbüslerin ticari sırlarının korunması yönündeki tutumu pozitif olmakla birlikte bu koruma ölçüsü rekabet hukukunun tatbiki hakkında bilgi edinmeyi zorlaştırması ve şeffaflığı azaltması,
  • Sağlayacağı bilgiler ile inceleme sürecine katkıda bulunabilecek olmasına karşın şikayetçinin Kurum’un inceleme sürecinde taraf olarak kabul edilmemesi,
  • Muafiyet başvuruları bakımından bir süre öngörülmemesi sebebiyle süreçlerin uzaması ve belirsizlik yaratması,
  • Birleşme ve devralmaların bildiriminde bildirilen işlemler hakkında karar verilmesi için bir süre belirlenmiş olmasına karşın bilgi isteme talepleriyle bu sürelerin uzatılması,
  • Teşebbüslerim rekabet hukuku uyum programlarının, uygulanacak yaptırımın karar aşamasında dikkate alınmamasının; teşebbüslerin özen çabasını sonuçsuz bırakması,
  • Ceza Yönetmeliği kapsamında uygulanacak yaptırıma teşebbüs cirosunun esas alınmasının adaletsiz ve ölçüsüz para cezalarına neden olması.

Bu tespitlere yönelik olarak getirilen önerilerden başlıcaları ise şu şekildedir:

  • Yasama ve ikincil düzenlemelerin hazırlanması süreçlerine paydaş ve kamuoyunun dahil edilmesi,
  • İkincil mevzuat bakımından geçerlilik süresi öngörülmesi,
  • Uyum programı uygulayan teşebbüslerin bu inisiyatifin uygulanacak cezanın takdirinde dikkate alınması,
  • Çalışanların kişisel verileri bakımından doğabilecek sorunları gözeterek yerinde incelemelerde çalışanlara ait kişisel cihazların kapsam dışı tutulması ve gerekmesi halinde yargı kararıyla incelenmesi,
  • Uygulanacak yaptırımların daha adil ve eşitlikçi olması adına teşebbüs cirosu yerine piyasa cirosunun esas alınması,
  • Bilgi isteme taleplerinde ölçülülük ilkesine bağlı kalınması, bilgi isteme taleplerinin yalnızca gerektiğinde ve iyi gerekçelendirilerek teşebbüslere yönlendirilmesi,
  • Bilgi isteme taleplerine bağlı uygulanacak yaptırımlarda teşebbüsün pozisyonuna göre bir ayrıma gidilerek (i) teşebbüsün ihlalin faili olmadığı, (ii) teşebbüsün talebe kısa sürede eksik cevap verdiği veya (iii) geç cevap verdiği hallerde farklı değerlendirme yapılması,
  • Ticari sırları koruma refleksinin yarattığı bilgiye erişimin zorluğunu bertaraf etmek üzere ticari sırlar ve kamu menfaati konusunda optimal bir denge kurup şeffaflık sağlayarak rekabet hukuku ve yatırım ortamının gelişimine katkı sağlanması.

Konuya ilişkin daha detaylı bilgi için raporun tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.


[1] 1998 tarihli Rekabet Yasası

[2] 22 Mayıs 1997 tarihli Hollanda Rekabet Yasası

[3] 26 Haziran 2013 tarihli Rekabet Yasası

[4] 23 Ağustos 1974 Rekabet ve Tüketici Yasası 2010

[5] 2002 tarihli Avusturya Rekabet Yasası

[6] Fransa Ticaret Kanunu

[7] 14 Nisan 1947 tarihli Tekelleşme Yasağı ve Adil Ticaretin Korunması Hakkında Kanun


İlk olarak Hergüner Bilgen Üçer Avukatlık Ortaklığı tarafından Temmuz 2023'te yayımlanmıştır.


This website is available “as is.” Turkish Law Blog is not responsible for any actions (or lack thereof) taken as a result of relying on or in any way using information contained in this website, and in no event shall they be liable for any loss or damages.
Ready to stay ahead of the curve?
Share your interest anonymously and let us guide you through the informative articles on the hottest legal topics.
|
Successful Your message has been sent