Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılmasında İspat Sorunu ve İcra Takibine Yansıması
Contents
- Giriş
- I. Tüzel Kişilik ve Perde Kavramı
- II. Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisi
- 2.1 Perde Hangi Durumlarda Kaldırılır?
- 2.2 Yargı Kararlarında Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Örnekleri
- Alacaklılardan Mal Kaçırmak Amacıyla Tüzel Kişilik Kullanımı
- Yeni Şirket Kurulması ve Dolaylı İşlemler
- Şirketin Fiilî Tek Sahibi ve Malvarlığı Yetersizliği
- III. İspat Yükü
- Şirket Faaliyeti Göstermediği Halde Borçlandırılması
- Şirket Malvarlığı ile Ortakların Malvarlığı Birbirine Karışması
- Şirketin Ortakların Şahsi Borçlarına Kalkan Olmak Olduğunun Anlaşılması
- Aile Şirketlerinde Bütün Malvarlığının Kişisel Olarak Kullanılması
- IV. Yargı Kararlarının İcra Takibine Etkisi
- Sonuç
Ticaretin kalbinde yer alan tüzel kişilik kavramı, girişim özgürlüğü ve ekonomik dinamizmin temel taşıdır. Ancak bu güçlü zırh, kimi zaman kötüye kullanılabilir. Peki, bir şirketin arkasına saklanarak borçlardan kaçmak mümkün müdür? Hukuk, bu noktada devreye giriyor: Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması.
Bu yazımızda, özellikle ispat hukuku çerçevesinde perdenin kaldırılmasının hangi şartlarda mümkün olduğunu, hangi ilkelerin korunduğunu ve alacaklıların hak arayışında nasıl bir rol oynadığını ele alıyoruz. Şirket ve ortak arasındaki sınırların silikleştiği anlarda adaletin nasıl yeniden kurulduğunu ele alan, ofisimiz yönetici ortağı Mehmet Aslan, kıdemli avukatlarımızdan Berrak Cantürk ve avukatlarımızdan Seydican Yanarateş tarafından hazırlanmış makaleye aşağıdan ulaşabilirsiniz:
Giriş
Tüzel kişilik, ekonomik yaşamın ihtiyaçlarına cevap vermek ve girişimciliği teşvik etmek amacıyla bireylerden bağımsız bir malvarlığı ve sorumluluk rejimi ile yapılandırılmıştır. Bununla birlikte, tüzel kişiliğin sağladığı bu koruma, bazı durumlarda şahsi menfaatlerin gizlenmesi ve alacaklıların zararına olacak şekilde kötüye kullanılabilmektedir.
İcra hukukunda, borçlunun malvarlığını tüzel kişilik perdesi arkasına gizleyerek takibin sonuçsuz kalmasına sebebiyet vermesi halinde, perde kaldırılarak gerçek sorumlulara doğrudan ulaşılması mümkündür.
Bu çalışmada, tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasına ilişkin teorik ve yargısal kriterler, ispat hukuku bakımından doğurduğu sorunlar ile alacaklının şirket ortaklarına karşı icra takibi yapabilme imkânı ele alınacaktır.
Anahtar Kelimeler: Tüzel Kişilik Perdesi, Perdenin Kaldırılması, Alacaklının Korunması, İspat Yükü, İcra Takibi
I. Tüzel Kişilik ve Perde Kavramı
Tüzel kişilik, gerçek kişiler dışında kalan, hukuk düzeni tarafından bağımsız varlık olarak tanınan ve kendi adına hak edinen, borç altına girebilen organizasyonlardır. Tüzel kişiler kendi malvarlıkları üzerinde tasarrufta bulunabilir ve bu sayede gerçek kişilerin şahsi sorumlulukları sınırlandırılır ve risk paylaşımı sağlanır. Ancak, bu bağımsızlık ilkesi mutlak değildir. Zira hukuk düzeni, tüzel kişiliğin kötüye kullanıldığı durumlarda bu yapının ardındaki gerçek kişi veya kişilere doğrudan müdahale edilmesine imkân tanımaktadır.
Tüzel kişilik perdesi, tüzel kişiliğin sağladığı bağımsızlığı ve sınırlı sorumluluk ilkesini sembolize eder. Bu perde, üçüncü kişilerin doğrudan tüzel kişiliğin kurucularına veya yöneticilerine ulaşmasını engelleyerek, işletme risklerini kişisel sorumluluktan ayırmayı amaçlar[1].
II. Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisi
Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması, tüzel kişiliğin bağımsız varlığının somut olay bakımından göz ardı edilerek, bu yapının arkasında bulunan gerçek kişi veya kişilerin doğrudan sorumluluğa tabi tutulmasıdır. Bu teori, özellikle tüzel kişiliğin bağımsızlığının kötüye kullanıldığı durumlarda uygulanmakta olup, amacı hakkaniyetin sağlanması ve dürüstlük kuralının korunmasıdır.
Hukuki dayanak olarak doğrudan bir kanun hükmü bulunmamakla birlikte, Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesindeki dürüstlük kuralı ve Borçlar Kanunu’nun hakkın kötüye kullanılması yasağı hükümleri, tüzel kişilik perdesinin kaldırılması için temel hukuki dayanakları oluşturur. Ayrıca, öğretide ve yargı kararlarında bu müdahale yetkisinin hâkimin takdir yetkisi kapsamında değerlendirildiği görülmektedir[2].
2.1 Perde Hangi Durumlarda Kaldırılır?
Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması, istisnai bir müdahale yöntemi olup, sadece belirli şartlar altında uygulanır. Bu şartlar genel olarak şu şekilde sınıflandırılabilir:
Tüzel kişiliğin kötüye kullanılması: Tüzel kişilik, esasen dolandırıcılık amacıyla veya alacaklılardan mal kaçırmak için kurulmuşsa perde kaldırılabilir.
Şahsi menfaat sağlanması: Tüzel kişiliğin, kurucuların veya yöneticilerin şahsi çıkarlarını korumak için bir paravan olarak kullanılması hâlinde.
Yanıltıcı işlemler: Tüzel kişilik aracılığıyla üçüncü kişileri zarara uğratacak şekilde işlemler yapılması durumu.
Malvarlığı yetersizliği ve yapaylık: Tüzel kişinin kendi bağımsız malvarlığının olmaması veya tüm işlemlerin tek bir kişinin fiilî kontrolünde yürütülmesi[3].
Bu durumlarda mahkeme, tüzel kişilik perdesini kaldırarak doğrudan gerçek kişilere veya yönetim organı üyelerine yönelme imkânı tanıyabilir.
2.2 Yargı Kararlarında Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Örnekleri
Türk yargı içtihadı, tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasına ilişkin önemli örnekler sunmaktadır.
Yargıtay kararlarında özellikle şu kriterlere vurgu yapılmaktadır:
Alacaklılardan Mal Kaçırmak Amacıyla Tüzel Kişilik Kullanımı
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, bir kararında[4], borçlunun, şirketin malvarlığını bir başka şirkete devrederek alacaklıların alacaklarını tahsil etmelerini imkânsız hâle getirdiğini ve böylece kötü niyetli bir dolanlı işlem gerçekleştirdiğini tespit etmiştir.
Mahkeme, işlemin ekonomik gerçekliğine bakarak, "şirketler arası perdeyi kaldırmış" ve mal kaçırmaya fiilî katkı sağlayan yöneticileri doğrudan sorumlu tutmuştur. Kararda özellikle şirketin görünürde bağımsız olmasına rağmen fiilen aynı kişi ya da kişilerin yönetimi altında olması, yapılan işlemlerin ekonomik gerçeklikten yoksun olması ve alacaklının zararına sonuç doğuracak biçimde organize edilmesinin perdenin kaldırılması için haklı gerekçe olduğunu vurgulamaktadır. Bu karar, tüzel kişilik perdesi kaldırıldığında alacaklının icra takibini doğrudan şirket yöneticilerine yönlendirebileceğini göstermektedir. Yani, icra takibi şirket tüzel kişiliği ile sınırlı kalmayıp, şahsi malvarlıklarına da sirayet edebilir.
Ancak, icra takibi yapabilmek için öncelikle mahkeme tarafından perdenin kaldırılması yönünde bir tespit veya hüküm verilmesi gereklidir. İcra müdürlüğü doğrudan bu yetkiyi kullanamaz; mahkeme kararı şarttır.
Yeni Şirket Kurulması ve Dolaylı İşlemler
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin bir başka kararında[5], borçlunun eski şirketi üzerinde yürütülen icra takibi sırasında, aynı faaliyet konusuyla yeni bir şirket kurduğu ve malvarlığını bu yeni şirkete devrettiği anlaşılmıştır. Mahkeme, bu işlemlerin dürüstlük kuralına aykırı olduğu kanaatine vararak yeni şirketin tüzel kişiliğini "görmezden gelmiş" ve eski borçlardan dolayı yeni şirket ile şirket yöneticilerini birlikte sorumlu tutmuştur.
Görüldüğü üzere, tüzel kişilikler arasında görünüşteki ayrımın kaldırılabileceğini ve yeni kurulan şirketin de eski şirketin borçlarından şahsen sorumlu tutulabilmesi mümkündür.
Ancak İcra takibi yönünden dikkat edilmesi gereken husus, alacaklının doğrudan yeni şirkete ve/veya yeni şirket yöneticilerine karşı ilave bir takip yapabilmesi için hükmün icrası yoluna gitmesi gerektiğidir. İcra hukukunda asıl önemli olan, "takipte taraf değişimi" veya "takibin genişletilmesi" talebinin nasıl yapılacağıdır; bu süreçte mahkeme kararının icraya esas belge olması zorunludur.
Şirketin Fiilî Tek Sahibi ve Malvarlığı Yetersizliği
Başka bir örnekte[6], bir şirketin tüm malvarlığı, işlemleri ve faaliyetlerinin tek bir şahıs tarafından kontrol edildiği tespit edilmiştir. Şirketin aslında bağımsız bir iradeye sahip olmadığı, sadece ilgili şahsın malvarlığını korumak ve borçlardan kaçınmak için kullanılmakta olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda da Yargıtay, tüzel kişiliğin perdesini kaldırarak şahsın doğrudan sorumlu tutulmasına karar vermiştir.
Perde kalktıktan sonra doğrudan gerçek kişinin malvarlığına yönelik icra takibi yapılabilmesi mümkündür. Ancak unutulmamalıdır ki, doğrudan icra takibi başlatabilmek için yine mahkemece verilmiş kesinleşmiş bir tespit veya hüküm bulunmalıdır. Aksi hâlde, icra müdürlükleri doğrudan yeni bir kişiyi borçlu olarak kabul edemezler; "borçlunun tespiti" yargısal bir iştir.
III. İspat Yükü
Şirketin iç işleyişine dair belgeler genellikle şirketin kendi elindedir ve alacaklının bu belgelere erişimi sınırlıdır[7]. Bu nedenle, uygulamada ispat yükünün hafifletilmesi gerektiğini savunulmaktadır[8].
Özellikle şirketin açık şekilde faaliyet göstermediği, ortakların malvarlıklarını şirkete taşıdığı gibi olgularda, mahkemelerin kuvvetli karinelerle perdeyi kaldırması gerektiğini savunanların yanı sıra delil standardının düşürülmesinin, tüzel kişilik korumasını zayıflatacağı ve girişim özgürlüğünü tehdit edeceği düşüncesi akademide de ispat konusunda birlik olmadığını göstermektedir[9].
Yargıtay, her somut olayın özelliklerine göre bir denge testi uygulamak gerektiğini savunmaktadır. Özellikle borcun sırf şirket üzerinden değil, şirketin gerçek hak sahipleri tarafından organize edildiği ispatlandığında perde kaldırılması gerektiği kabul edilmektedir. Uygulamada karşılaşılan durumlardan bazıları şu şekildedir:
Şirket Faaliyeti Göstermediği Halde Borçlandırılması
Bir anonim şirket, uzun yıllardır hiçbir ticari faaliyet yürütmemekte, vergi dairesine "faaliyetsiz" bildiriminde bulunmuş olmasına rağmen, birdenbire başka bir şirketten yüksek tutarda mal veya hizmet alımı yaparak borçlanmaktadır. Ancak şirketin ödenebilir malvarlığı bulunmamaktadır. Şirketin tek ortağı bu şirketi kendi şahsi borçlarını gizlemek amacıyla kullanmaktadır.
Şirket Malvarlığı ile Ortakların Malvarlığı Birbirine Karışması
Bir limited şirketin banka hesabından düzenli olarak ortaklarının kişisel ihtiyaçları için (tatil ödemeleri, kişisel krediler, lüks harcamalar) para transferleri yapılmaktadır. Şirket kayıtlarında bu transferlerin ticari bir gerekçesi bulunmamaktadır.
Şirketin Ortakların Şahsi Borçlarına Kalkan Olmak Olduğunun Anlaşılması
Bu duruma fikir oluşturması açısından Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2018/2873 E., 2019/4565 K. sayılı kararı verilebilir:
"Borçlu tarafından sırf şahsi borçlardan kaçınmak amacıyla kurulan ve bağımsız iktisadi varlığı bulunmayan tüzel kişiliklerde, şirket perdesinin kaldırılması gerekir."
Aile Şirketlerinde Bütün Malvarlığının Kişisel Olarak Kullanılması
Üç kardeş tarafından kurulan aile şirketi, hukuken ayrı bir tüzel kişilik olmasına rağmen; şirketin arabaları, yazlık evi, banka hesapları kardeşler tarafından kişisel amaçlarla kullanılmakta, şirket gelirleri kişisel harcamalar için yönlendirilmektedir. Bu gibi olaylarda mahkemeler, şirketin gerçekten bağımsız bir iktisadi varlık olarak hareket edip etmediğini inceler. Eğer şirket ortaklarının uzantısı haline gelmişse, tüzel kişilik perdesi kaldırılabilir.
Bu noktada ispat hukuku bakımından her olayın somut özelliklerine göre değerlendirme yapılması gerektiği vurgulanmalıdır. Daha derine inecek ve somut olaylar bazında ispat vasıtası olabilecek araçlar için bazı örnekler sayacak olursak;
- Şirketin banka hesapları üzerinde yapılan incelemelerde, doğrudan ortakların kişisel hesaplarına yapılan transferler; lüks tüketim, tatil ödemeleri, özel harcamalar (örneğin kuyumculardan, otellerden, kişisel kredi ödemeleri gibi) ortaya çıkarılır. Bu noktada belirtilmelidir ki Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 199 gereği, banka kayıtları yazılı delil niteliğindedir. Talep üzerine mahkemeden bankaya müzekkere yazılması mümkündür.
- Şirketin yasal defterleri (yevmiye defteri, defter-i kebir vb.) üzerinde bilirkişi incelemesi yapılır. Şirketin gelirlerinin ortaklarca kişisel harcamalar için kullanıldığına dair kayıt dışı işlemler, şüpheli ödemeler ve açıklamasız nakit çıkışlar tespit edilebilir. Vergi Usul Kanunu 253. maddesi ve devamı hükümleri uyarınca, şirket defterleri hem idari hem hukuki anlamda delil oluşturur.
- Tanık beyanlarının sunulması da mahkemede hukuki kanaat oluşturma açısından önemlidir. Şirkette çalışan muhasebeciler, sekreterler, depo görevlileri gibi kişilerin tanıklığıyla, şirket malvarlığının ortaklar tarafından kişisel amaçla kullanıldığı anlatılabilir.
- Şirketin, ortakların ev eşyası, lüks tüketim ürünleri için fatura düzenlemesi örneğinde olduğu gibi şirket adına kesilmiş faturaların kişisel tüketimle ilgili olduğunun ortaya konması.
- Sosyal medya paylaşımları ve herkese açık hesapların incelenmesi sonucu ortaya çıkan belgelerin de delil başlangıcı niteliğinde olduğunu ve dava sürecinde önemli bir izlenim yaratacağı bilinmelidir.
Ortakların, şirket malvarlıklarını kişisel amaçlı kullandıklarına dair somut emarelerin sosyal medya üzerinden elde edilmesi mümkündür. Özellikle Ortaklardan birinin şirket üzerine kayıtlı bir lüks otomobil ile gerçekleştirdiği tatil gezisini Instagram veya Facebook gibi mecralarda paylaşması, Şirket adına kayıtlı bir yazlık evde yapılan aile buluşmalarının, doğum günü partilerinin sosyal medya hesaplarında duyurulması, Şirket kartı ile yapılan lüks restoran harcamalarının sosyal medyada etiketlenerek ("@...SteakHouse'da harika bir akşam yemeği!" gibi) paylaşılması.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2022/3442 E., 2023/7856 K. sayılı kararında, sosyal medya içeriklerinin kamuya açık olması, inkâr edilmemesi veya içerik bütünlüğü bozulmaksızın elde edilmesi hâlinde delil olarak değerlendirilebileceğini açıkça belirtmiştir. Bu bağlamda sosyal medya paylaşımları delil başlangıcı olabilir, gerekirse Noter marifetiyle içerik tespit tutanağı yapılabilir.
IV. Yargı Kararlarının İcra Takibine Etkisi
İcra takibi yoluyla tüzel kişi aleyhine takibe geçen alacaklı eğer hacze konu edilebilecek mal bulunamazsa ya da şirketin borca batık olduğu anlaşılırsa artık normal icra hukukunun dışına çıkarak "tüzel kişilik perdesinin kaldırılması" iddiasını gündeme getirir.
Alacaklı, asliye hukuk mahkemesinde ayrı bir tespit davası açar ve tüzel kişilik perdesinin kaldırılması davası ile ispatlayabildiği ölçüde ortaklar yönünden takibe devam edebileceğine ilişkin karar alır.
Mahkeme, tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasına karar verirse, İİK madde 6’ya göre, alacaklı şirketin ortakları veya yöneticileri aleyhine yeni bir takip başlatabilir. Bu durumda, mahkeme kararı kesinleştiği zaman, İİK madde 43 uyarınca, icra müdürlüğüne başvurularak takip genişletilebilir.
Alacaklı, icra dosyasına giderek, mahkeme kararına dayanıp "borçlu sıfatının genişletilmesini" talep etmelidir. İcra müdürlüğü, mahkeme kararına dayanarak şirket ortaklarını takip borçlusu olarak icra dosyasına ekler. Önemle belirtilmelidir ki ortaklar hakkında yeniden ödeme emri gönderilmez; doğrudan haciz işlemlerine geçilebilir.
Sonuç
Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması kurumu, esasen ticari hayatın güvenliğini sağlarken kötüye kullanımları önlemeye yönelik istisnai bir hukuki mekanizma olarak kabul edilmektedir. Şirket ortaklarının tüzel kişilik zırhını, alacaklıların haklarını ihlal edecek şekilde kötüye kullanmaları durumunda, dürüstlük kuralı ve hakkaniyet ilkeleri gereği bu korumanın bertaraf edilmesi mümkün olmalıdır. Ancak bu müdahale, yalnızca açık kötüye kullanım hallerinde ve somut delillere dayanılarak yapılmalı; tüzel kişilik kavramının sağladığı hukuki güvenlik zedelenmemelidir.
İcra hukukunda perdenin kaldırılması, özellikle borçlunun malvarlığını bilinçli şekilde azaltarak alacaklıyı zarara uğrattığı durumlarda, alacaklının etkin bir koruma elde etmesine hizmet etmektedir. Bu nedenle, uygulamada doğru bir denge kurulması hem girişim özgürlüğü hem de alacaklının hakkının korunması bakımından büyük önem taşımaktadır. Nihayetinde tüzel kişilik perdesinin kaldırılması, adaletin sağlanması için istisnai fakat gerekli bir yol olup, her somut olayın özelliğine göre dikkatli ve ölçülü bir şekilde değerlendirilmelidir.
[1] Poroy, Reha / Çamoğlu, Ergon. Ortaklıklar Hukuku Cilt I: Genel Esaslar. İstanbul: Beta Yayınları, 2020.
[2] Arkan, Sabih. Ticari İşletme Hukuku. Ankara: Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayınları, 2023.
[3] Poroy, Reha / Çamoğlu, Ergon. Ortaklıklar Hukuku Cilt I: Genel Esaslar. İstanbul: Beta Yayınları, 2020.
[4] Yargıtay 11. HD, 2018/2179 E., 2019/3982 K.
[5] Yargıtay 19. HD, 2020/4154 E., 2021/2245 K.
[6] Yargıtay 11. HD, 2016/7307 E., 2017/2607 K.
[7] Ayan, Mert, Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisi ve İspat Sorunları, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2022
[8] KÜÇÜKKAYA, Ahmet, "Türk İcra ve İflas Hukukunda Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması", Türk Hukuk Dergisi, 2019, s. 157.
[9] SAVCI, Filiz, "İcra Takibi ve Tüzel Kişilik: Bir Hukukçu Perspektifi", İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2021, s. 104.