İhtiyati Tedbir Uygulamasına Yönelik Güncel Gelişmeler
İhtiyati tedbir, bir geçici hukuki himaye tedbiri olup, talepte bulunanın, talebini dayandırdığı hakkın yakın derecede ispatlanması ilkesi gözetilerek verilmektedir. Temel olarak ihtiyati tedbir talebi, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da imkânsız hale geleceğinden yahut gecikme nedeniyle ciddi bir zararın doğmasının olası olduğu hallerde hükmedilmektedir. İhtiyati tedbir talebi ya açılmış olan davanın esasının görüldüğü mahkemeden ya da esas dava açılmaksızın görevli ve yetkili mahkemeden talep edilebilir.
Fikri ve sınai haklara ilişkin ihtilaflarda, ihtiyati tedbir uygulaması oldukça büyük bir önemi haizdir. Zira hak sahipleri tarafından açılan esas davaların karara bağlanması ve kesinleşmesi yıllar sürebilmektedir ve bu bağlamda özellikle fikri ve sınai hakları hukuka aykırı bir şekilde kullanılan hak sahiplerinin olası maddi ve manevi zararlarını daha fazla büyümeden durdurmasının en temel ve kritik yollarından biri de bu geçici koruma tedbirleridir.
Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri’nin ihtiyati tedbir taleplerine karşı yaklaşımları da yakın zamanda değişime konu olmuştur. Kural olarak ihtiyati tedbir talep eden tarafın, davanın esas yönünden haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesi kararın verilmesi için yeterli bir koşulken, özellikle 2023 yılında hakimlerin ihtiyati tedbir taleplerini genelde davanın açılmasıyla birlikte vermediği ve hatta davanın esasının bilirkişi heyeti tarafından incelenmesi akabinde, heyet raporunun akıbetine göre vermekte olduğu gözlemlenmektedir.
Yukarıdaki açıklamalar bağlamında, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri, ihtiyati tedbir taleplerini ya ilk aşamada reddetmekte ya da esas davada ciddi ilerlemeler kaydedildikten sonra tedbir kararlarını verme konusunda bir uygulama yaratmaya daha yatkındırlar. Bir diğer yaygın uygulama ise tedbir kararı hakkında kabul ya da ret kararı verilmeden, kararın mümkün olan bir sonraki aşamaya bırakılmasıdır. Bu hususa ek olarak, davalılar bakımından potansiyel olarak maddi yahut manevi bir zararın oluşması ihtimalini gözeterek, depo edilmesi talep edilen teminat miktarları da 2023 yılında ciddi oranda yükselmiş olup, normal koşullarda herhangi bir teminat koşuluna bağlanmaksızın verilen markanın üçüncü kişilere devredilmesinin önlenmesi konulu ihtiyati tedbir kararlarının dahi teminatsız şekilde verilmemeye başlandığı tarafımızca sıklıkla tecrübe edilmiştir.
Kanaatimizce, mahkemelerin bu yönde geliştirdiği uygulama ise hem ihtiyati tedbir korumasının ruhuna aykırılık teşkil etmekte hem de hakimlerin kendilerine kanunlarla tanımlanmış olan görev ve yetkili tanımlarını kısıtlamaktadır. Zira Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda da düzenlenmiş olduğu üzere, hâkim dosyada mevcut bilgi ve belgelere dayanarak, karşı tarafı dinlemeden de tedbire karar verebilmektedir. Bu husus göz ardı edilerek, özellikle marka hakkına tecavüzün men’i ve ref’i davaları gibi hak sahiplerinin oldukça kısa sürelerde çok ciddi maddi ve manevi zararlara uğrama riskinin olduğu durumlarda, mahkemelerin bilirkişi heyet raporlarının sonuçlarını bekleyerek tedbir taleplerini karara bağlaması aylar hatta bazı koşullarda yıllar süren geç kararların verilmesine sebebiyet vermekte ve ilgili karar verildiğinde hak sahipleri geri dönülemez zararlara uğramakta ve üstüne verilen tedbir kararlarını uygulamaya koyabilmek için de yüksek teminat miktarları depo etmek zorunda kalmaktadır.