Karar Değerlendirmesi: Anayasa Mahkemesi'nin Akaryakıt İstasyonları İçin Önemli Kararı / Lisans İptalleri ve Hak İhlalleri
Petrol Ofisi, Senior Legal Counsel
Anayasa Mahkemesi Kararı Değerlendirmesi (2023/35 E. 2023/163 K. 28.9.2023 Tarihli Karar)
Özet : Akaryakıt istasyonlarının mühürlenmesine ve faaliyetlerinin geçici durdurulmasına yönelik işlemlerin Anayasa’ya aykırı olması nedeniyle iptali
Bilindiği üzere Akaryakıt piyasasında kayıt dışı ekonomi ile etkin bir şekilde mücadele edilmesi amacıyla 29/4/2021 tarihli ve 7318 sayılı Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile düzenlemeler yapılmış, özellikle 5015 Sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 20. maddesinin ikinci fıkrasına (g) bendi, aşağıdaki şekilde eklenmişti:
20-g) (Ek:29/4/2021-7318/10 md.) Bu Kanuna göre lisansa tabi faaliyetler ile ilgili olarak, 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinin (a) ve (b) fıkraları kapsamında; muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme veya bu belgeleri kullanma, belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleme veya bu belgeleri kullanma suçları ile aynı maddenin (ç) fıkrasında yazılı suçların işlendiğinin anılan Kanunun 367 nci maddesi uyarınca Cumhuriyet başsavcılığına bildirilmesi ile birlikte durum, Kuruma da iletilir ve Kurum tarafından her türlü tesiste (rafineri hariç) lisansa tabi tüm faaliyetler kovuşturmaya yer olmadığına dair karar veya mahkeme kararı kesinleşinceye kadar geçici olarak durdurulur ve bu süre içinde söz konusu tesis için başka bir gerçek veya tüzel kişiye de lisans verilmez. Kesinleşmiş mahkeme kararına göre lisans sahiplerinin lisansı iptal edilir. Bu bent kapsamında kalan fiillere ilişkin olarak verilen idari para cezaları ödenmediği müddetçe lisansa konu tesis için lisans verilmez. Bu bent kapsamındaki suçlara ilişkin vergi incelemesi sonuçlanıncaya kadar söz konusu tesis için başka bir gerçek veya tüzel kişiye de lisans verilmez.
Yapılan düzenleme ile Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde yapılan suç duyurusu ile durum EPDK’ya da ayrıca bildirilmeli, EPDK tarafından Rafineri hariç her türlü tesiste lisansa tabi tüm faaliyetler kovuşturmaya yer olmadığına dair karar veya mahkeme kararı kesinleşinceye kadar geçici olarak durdurulmalı ve bu süre içinde söz konusu tesis için başka bir gerçek veya tüzel kişiye de lisans verilmemeliydi. Kanun koyucu her ne kadar Akaryakıt piyasasında oluşan kayıt dışı ekonomi ile etkin bir şekilde mücadele edilmesi ve kaçakçılıkla mücadeleyi gözetmişse de özetle; faaliyetlerin durdurulması için suçun işlendiğinin ispatı değil, faaliyetin devam etmesi için suçun işlenmediğinin ispatını gerektirir bir düzenleme söz konusuydu. Bu düzenleme ile EPDK tarafından hakkında kesinleşmiş bir yargı hükmü bulunmadan lisansa tabi faaliyetin geçici süre ile durdurulmasının kanuni ve yasal dayanağının olup olmadığı tartışmalıydı. Yargıya taşınmış veya taşınacak bir vakıada, kesin hüküm ifade etmeyen ve iddia hükmündeki değerlendirmelerin esas alınarak EPDK’nın faaliyeti tümüyle engelleyici şekilde durdurması işleminin adil yargılanma hakkını, hak arama hürriyetini, masumiyet karinesini, mülkiyet hakkını, ticari teşebbüs hakkını, hukuk devleti ilkesi yönünden Anayasal hak ihlalini teşkil ettiği değerlendirilmekteydi.
Bu gerekçeler içerisinde Ankara 17. İdare Mahkemesi, Ankara 10. İdare Mahkemesi ve Ankara Bölge İdare Mahkemesi 8. İdari Dava Dairesi, 5015 Sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 20. maddesinin ikinci fıkrasına 7318 Sayılı Kanun’un 10. maddesi ile eklenen (g) bendinin birinci cümlesinin “… ve Kurum tarafından her türlü tesiste (rafineri hariç) lisansa tabi tüm faaliyetler kovuşturmaya yer olmadığına dair karar veya mahkeme kararı kesinleşinceye kadar geçici olarak durdurulur …” bölümünün Anayasa’nın 2, 13, 35, 36, 38, 48, ve 49 maddelerine aykırılığı savıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştur. İlgili Mahkemeler, itiraz konusu kural nedeniyle lisansa tabi faaliyetlerin durdurulmasına ilişkin kararın hukuka uygun olup olmadığı ile uyuşmazlığın esasına yönelik hususların idari yargı mercii tarafından incelenemediği, bu durumun etkili bir hak arama imkanını ortadan kaldırdığı, yalnızca idari tespitlerin yeterli kabul edilmesinin ilgililerin peşinen suçlu sayılması anlamına geldiği, ceza soruşturması/kovuşturması sürecinin sona ermesine kadar işletme hakkında hiçbir tasarrufta bulunulamamasının çalışma ve mülkiyet hakkına ölçüsüz müdahaleye neden olduğu belirtilerek kuralın Anayasa’ya aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
Anayasa Mahkemesi; işbu düzenlemenin çalışma ve sözleşme hürriyetine sınırlama getirdiği, yasal kuralların keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir düzenlemeler niteliğinde olması gerektiği, temel hak ve özgürlükleri sınırlayan kanunun bu niteliklere sahip olmasının Anayasa’nın 2. Maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti ilkesinin de bir gereği olduğu, hukuk devletinde kanuni düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılabilir, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gerektiği, kural ile petrol piyasasında vergi kaçakçılığıyla etkin şekilde mücadele edilmesinin ve bu nedenle devletin vergi kaybına uğramasının önlemesinin amaçlandığının anlaşıldığı, bu itibarla vergi kaybının ve suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla teşebbüs özgürlüğüne müdahalede bulunulmasının anayasal açıdan meşru bir amaca dayandığı sonucuna ulaşıldığı ancak sınırlamanın meşru bir amacının bulunması yeterli olmayıp ölçülü olması da gerektiği, faaliyetin geçici olarak durdurulması tedbiri teşebbüsün ekonomik geleceğini tehlikeye düşürdüğünden oldukça ağır bir sınırlama olduğu, kişi hakkında yürütülen ceza yargılamasında idarenin tespitinden farklı bir değerlendirme yapıldığı durumlarda kuralın idarenin tedbir işlemini sebep unsuru yönünden yeniden gözden geçirilmesine imkan tanımadığı sonucuna ulaşıldığı, bu itibarla tedbir işleminin değişen şartlara göre soruşturma ve kovuşturma aşamasında gözden geçirilerek kaldırılmasına veya bu süre zarfında faaliyetin geçici olarak durdurulmasında daha hafif tedbirin uygulanmasına imkan tanımayan kuralın kişilere aşırı bir küflet yüklediği ve kamu zararının önlenmesi biçimindeki amaç ile teşebbüs özgürlüğüne getirilen sınırlama arasındaki makul dengenin bozulduğu, kuralın orantısız, dolayısıyla ölçüsüz bir sınırlamaya neden olduğu gerekçeleri ile;
- - “… ve Kurum tarafından her türlü tesiste (rafineri hariç) lisansa tabi tüm faaliyetler kovuşturmaya yer olmadığına dair karar veya mahkeme kararı kesinleşinceye kadar geçici olarak durdurulur …” bölümünü OYÇOKLUĞU ile,
- - “… bu süre içinde söz konusu tesis için başka bir gerçek veya tüzel kişiye de lisans verilmez …” bölümünü OYBİRLİĞİ ile
Anayasa’ya aykırı bularak İPTAL etmiştir.
Anayasa Mahkemesi, başvuruyu 13. ve 48. madde bakımından incelemiş olup ilgili bölümü aykırı görerek iptal ettiğinden 2., 26 ve 28. Maddeler yönünden ayrıca bir inceleme yapmamıştır.
Son olarak Anayasa’da, Anayasa Mahkemesi’nin gerekli gördüğü hallerde iptal kararının Resmi Gazete’de yayımlandığı günden başlayarak yürürlüğe gireceği tarihi bir yılı geçmemek üzere ayrıca kararlaştırabileceği belirtilmiş olup işbu iptal edilen bölümler nedeniyle doğacak hukuksal boşluğun kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden Anayasa’nın 153. maddesi gereğince iptal hükümlerinin kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür. Bu bakımdan iptal hükmünün yürürlük tarihi 14.8.2024’tür.
Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu iptal kararlarında temel ilke “derhal etki”dir. Dolayısıyla yürürlük tarihi itibariyle Anayasa Mahkemesi iptal kararının tüm derdest davalara uygulanması makul ve gereklidir. Diğer yandan Anayasa’nın 153. maddesinde Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının geri yürümeyeceği açıkça düzenlenmiştir. Dolayısıyla dokuz aylık yürürlük süresi içerisinde ve öncesinde kesinleşecek veya kesinleşmiş kararlar, Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu iptal kararının etkisi dışında kalacaktır.