İnternet Alan Adı Uyuşmazlıklarının Çözümünde Alternatif Yöntem: TRABİS
Sınai Mülkiyet Kanunu (“SMK”) uyarınca, SMK madde 7/3’te öngörüldüğü üzere; tescilli veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın aynı veya benzerinin farklı mal ve hizmetlerde olarak kullanılması halinde, marka hakkı sahibinin bu kullanımı engelleme hakkı bulunmaktadır. Marka hakkının internet ortamında ihlal eylemleri farklı şekillerde karşımıza çıkmakta olup, bunlardan birisi markanın aynısının ya da benzerinin alan adı olarak kullanılmasıdır. Bu kapsamda, bir markanın internet alan adında kullanılması, kullanımın niteliğine, alan adının içerdiği sözcüğe ve sitenin kapsamına göre marka hakkına tecavüz oluşturabilmektedir.
14 Eylül 2022 tarihi itibariyle TRABİS’in faaliyete geçmesi ile birlikte, alan adı uyuşmazlıklarında yeni bir alternatif çözüm mekanizması getirilmiş, “.tr” uzantılı alan adları için yeni bir dönem başlamıştır.
Bu bağlamda, alan adlarına yapılan itirazlar, İnternet Alan Adı Yönetmeliği’nin 23. Maddesi uyarınca uyuşmazlık çözüm hizmet sağlayıcıları (“UÇHS”) tarafından tayin edilen hakem veya hakem heyetleri tarafından incelenerek karara bağlanmaktadır. Halihazırda “Bilgi Teknolojileri & İnternet Güvenliği Derneği” (“BTİDER”) ve “Tobbuyum Arabuluculuk & Uyuşmazlık Merkezi” (“TOBBUYUM”) olmak üzere iki tane olan UÇHS’ler, bir yılı aşkın bir süredir faaliyet göstermektedir. Bu yazımızda UÇHSler tarafından ele alınan önemli uyuşmazlıklar ile birlikte verilen aynı zamanda BTİDER ve TOBBUYUM sayfasında yayınlanan kararlar incelenecektir.
İnternet Alan Adı Yönetmeliği’nin 25. Maddesi uyarınca, uyuşmazlık çözüm mekanizması için aşağıdaki üç şart öngörülmüştür:
- İhtilaf konusu alan adının, sahip olunan ya da ticarette kullanılan marka, ticaret unvanı, işletme adı ya da diğer tanıtıcı işaretlerle benzer ya da aynı olması,
- Alan adını tahsis ettiren tarafın bu alan adı ilgili yasal bir hakkı ya da bağlantısının olmaması,
- Bu alan adının alan adı sahibi tarafından kötü niyetle tahsis ettirilmesi veya kullanılması.
Bu üç şart kısaca (i) benzerlik kriteri, (ii) hak veya meşru menfaat kriteri ve (iii) kötü niyet kriteri olarak özetlenebilecek olup, değerlendirme kriterlerinin, WIPO Tahkim ve Arabuluculuk Mekezi’nin uyuşmazlık çözüm politikalarıyla paralel olduğu görülmektedir. Nitekim, uygulamada da UÇHSlerin Alan adı Uyuşmazlıklarının Yeknesak Çözüm Politikası (UDRP) İçtihatlarına ve Seçilmiş UDRP Sorularına atıfta bulunduğu görülmektedir.
Yukarıda yer verilen şartlar bakımından yapılan değerlendirmeler incelendiğinde ise, UÇHS kriterlerinin ve değerlendirmelerinin Türk Patent ve Marka Kurumu (“TÜRKPATENT”) tarafından uygulanan marka hukuku kriterlerinden uzaklaşmadığı görülmektedir:
a. Öncelikle benzerlik kriterinde, şikâyet eden tarafından, ileri sürülen marka ve alan adı arasında esas ve ortak unsurlar bakımından karşılaştırma yapıldığı görülmektedir. Bu kapsamda, alan adının çekirdek unsuru, yani marka hukukundaki terimiyle esas unsuru tespit edilmekte olup, şikâyet eden tarafından “marka” olarak ileri sürülen ibare arasında benzerlik değerlendirmesi yapılmaktadır. Burada önemle belirtilmesi gereken husus ise, her ne kadar şikâyet eden tarafından sunulan marka tescil belgeleri önem taşısa da şikâyet edenin tescilli ticaret unvanı gibi diğer markasal nitelik taşıyan kullanımları da değerlendirme kapsamında yer almaktadır.
Bu bakımdan, şikâyet edenin benzerlik iddialarının daha kapsamlı değerlendirildiği, yalnızca tescilli markanın gözetilerek değil, aynı zamanda markasal nitelik teşkil eden her türlü kullanımın göz önünde bulundurulduğu söylenebilecektir.
b. Hak veya meşru menfaat kriteri bakımından ise, esas olarak alan adı sahibi ile şikâyet eden arasında yasal bir bağlantı arandığı görülmektedir. Bu kriter bakımından, tarafların arasında herhangi bir yasal bağlantı olmadığının ispat yükümlülüğü şikâyet edene ait olsa da menfi bir durum kanıtlamanın şikâyet eden için güç olduğu sıklıkla değerlendirilmektedir. Bu bakımdan, şikâyet edilenin alan adı üzerinde yoksun olduğunun ilk bakışta (prima facie) haklı göründüğü durumlarda, ispat yükünün şikâyet edilene geçtiği görülmektedir.
Dolayısıyla haklı veya meşru menfaat kriteri bakımından, her iki tarafın da ispat yükümlülüğünün mevcut olduğu, bu kriter bakımından özellikle şikâyet edilenin aksini ispatlayacağı argümanların ve iddiaların önem taşıdığı söylenebilecektir.
c. İnternet Alan Adları Yönetmeliği’nde kötü niyet kriteri sınırlı sayılı olmayacak şekilde örneklendirilerek tanımlanmış olup, sayılan haller dışında kötü niyetin somut olaya göre takdir edileceği belirtilmiştir. Bu anlamda Yönetmelik kapsamında “kötü niyetle tahsis veya kullanım” ibaresine yer verilerek, kötü niyet kriterinin iki yönlü bir şekilde düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere TRABİS ile birlikte faaliyete geçen UÇHSler uyuşmazlık değerlendirmeleri marka hukuku prensiplerinden uzaklaşmasa da bu esaslara daha geniş ve uygulamaya yönelik bir bakış açısı getirmiştir. Hiç şüphesiz, 2024 yılında da internet alan adlarına ilişkin uyuşmazlıklar bakımından yeni bakış açıları geliştirilecektir.